23 Eylül 2008 Salı

Şahinler Okulu


Bu grubu ilk tanıdığımda üniversiteye yeni başlamıştım. Saygı duyduğum değerli bir büyüğümün mensup olduğu bir gruptu. Kendilerine yapabilecekleri en büyük itirafı yapmışlar ve bağımlı olduklarını kabul etmişlerdi. Bu bağımlılık onları bir araya getirmiş ve beraberce bu duyguyu yenmeye karar vermişler, ilk kurdukları grubun adı Şahinleri Evcilleştirme Okulu imiş. Bu macerayı gülerek anlatmışlardı. Herkesin birbirinden gizli çalıştığı hatta toplandıkları mekânda bile bu bağımlılığa teslim olmaktan kaçınamayanlar olmuş. Sonunda bunu yenmekten vazgeçmişler, kendilerini böyle kabul etmeye başlamışlar ve şimdiki Şahinler Okulu oluşmuş.


Şahinler Okulunun en eski üyelerinden Rauf A.' grubun tanımını şu şekilde yapmıştı;

"Bizler kabartma tozu fazla ilave edilmiş insanlarız, kabımıza sığamıyoruz. Aslına bakarsan lanetli bile sayılabiliriz çünkü çoğu insan için büyük bir anlam ifade eden yuva, eş, çocuk, aile kavramları bizde en ufak bir heyecan yaratmıyor. Bizler tensel temasın peşinde.. Ne peşindesi yahu, resmen içinde kaybolmuşuz. Gördüğümüz güzelliklerin peşinde belki aylarca koşabiliriz ve ona sahip olmak için yarışırız."

Evet, anladığınız gibi Şahinler Okulu bir grup Playboy'un kurduğu bir grup. Onlar kendileri gibi bu tadın peşindeki insanlarla, kendilerini anlayan insanlarla olmak için kurmuşlar bu gurubu. tek eşliliğin çoğunlukta olduğu bir toplumda en az eşcinseller kadar horlandıklarını bilinen bir gerçek. Grubun bir başka üyesi Serhan C. ise grubun kuruluşunu şöyle anlatmıştı;

"Ben sıradan ve sadece cinsel ilişki için kurulan bir birlikteliğin peşinde olmadım. Ben en güzeli seçtim sayısız kez reddedildim, aşağılandım. Ama asla değmez demedim, diyemedim çünkü bünyem şiddetle o güzelliklere ihtiyaç duyuyordu. Onların peşinde olmak bile bana teselli veriyordu. Bu gruba dâhil olmam biraz rastlantı, aynı kız için Selçuk’la bir barda yarışıyorduk resmen. Daha sonra kız bastı gitti, Selçuk beklemediğim bir şekilde yanıma geldi ve muhabbete başladık, dost olduk. Sonra Rauf ve Ercan ile tanıştım başka mekânlarda. Yollarımız sürekli kesişiyordu çünkü hepimiz ağzımızın tadını iyi biliyorduk, güzellikler belli mekânlarda daha yoğundu. Muhabbetler ilerledikçe artık bu hayat için ödediğimiz bedeller konuşulmaya başladı, nedense o sıralar bu bizim gözümüzde büyüdü ve kurtulmak için bir birini kontrol eden bir grup oluşturmaya karar verdik ve Şahinleri Evcilleştirme Okulunu kurduk, kısaca ŞEO diyorduk. Sonra baktık ki biz ödediğimiz bedellerin karşılığını sonuna kadar alıyormuşuz, boşuna stres yapmışız. Çünkü diğer türlü hiç olmuyordu, resmen saklambaç oynuyorduk. Sonra yeni bir kararla vazgeçtik bu tutumdan ve şahinler Okulu oluştu. Birbirinin avına karışmayan, ortamlardan haberdar eden ve gözeten bir komin oluştu, bence iyide oldu."

Onlarla muhabbetim süresince hiçbirinin kızlar için yakışıksız cümleler kullandığını duymadım. Kızları fazlasıyla önemsiyor ve genelde onlara "güzellik" diyorlardı. Yani bir gurup mahalle serserisi değillerdi. Bir kere seçiciydiler, her kız onlar için aynı anlamı ifade etmiyordu. Sonra peşinde koşmaktan bıkmıyorlar ve inanılmaz bir efor sarf ediyorlardı. İşin sadece cinsel ilişki boyutunda değillerdi, hatta bir konuşma sırasında Ercan F. "Bir tanesiyle sabaha kadar konuşmuştuk, inanılmaz güzel bir muhabbeti vardı, o gece o muhabbette aldığım keyfi yatakta alamayabilirdim" demişti. Yani onlar sadece yatmak derdinde değiller, onlar anı yaşıyorlar. Gurup zamanla ortamlara katılan yeni insanlarla genişlemiş, kayıplarda olmuş. Tamer C. bu olayı gülerek şöyle anlatmıştı;

"Mehmet T. vardı bir zamanlar. Grubun ilk kuruluş amacına uyup bu bağımlığını yenen tek kahramandı. Tanıştığı biriyle, Yeşim ile uzun bir flörtün ardından evlendi. Şimdi ya bu adam en baştan bizim gibi değil diye düşündüm, ya da adamda feci bir irade var. O böyle mutlu oldu derken bir baktık ki tekrar ortamlarda, ilk başlarda sadece bir iki şey içip kalkıyor ama süre giderek uzuyordu. Sonunda boşandı, şimdi Amerika'da yaşıyor. Olmuyor yani, bir şekilde geri dönüyorsun kendine."

Çok kısa zaman diliminde birden fazla insanla yaşanan bu ilişki nasıl oluyor da hiç bir iz bırakmıyor diye merak etmiştim. Çünkü hiç birinin telefonu yarım saatten fazla sessiz kalmıyordu. Nasıl yetişiyorlar, nasıl yaşıyorlar ve arkalarında neler bırakıyorlar? Bu konuda beni bu grupla tanıştıran Ercan F. şöyle aydınlatmıştı;

"Egemen kültürde kadının üstlendiği ana rolü onu böyle zevklerden uzak tutmaya yetiyor. Kadın kutsanıp, adeta mumyalanarak, tahta oturtuluyor ve onun ihtiyaçları önemsenmiyor. Oysa onlarda insan, zaafları, istekleri ve zevk aldığı şeyler var. Bunlardan en önemlisi birinin onunla ilgilenmesi, ona yakınlık göstermesi. Cinsel ilişkiden sadece kadınlar zarar görüyormuş gibi bir düşünce var, hani erkek çıkıp ben böyle böyle yaptım diye konuşabiliyor da kadın kimseye anlatamıyor neden, çünkü ayıp. Kafanda böyle tabuların varsa birini bulur evlenirsin artık kumardır bu ya mutlu olursun ya bedbaht. Sırf sevişmek için evlilik gibi bir kuruma ihtiyaç duyanlar var. Bence böyle ağır bir bedel ödemek en kötüsü... Çıkarsın dışarı, birini beğenirsin, oda seni beğenir ve uyuşursanız o gece yalnız geçmez. Kimse ertesi gün için diğerinden hesap sormaz, bir şey beklemez. Görüşmesine yine görüşürsün, ben bugüne kadar tek kalp kırmadım bunu iddia ediyorum. En başta dürüst olmak önemli, ben bağlanamadığımı söylüyorum. Arkadaş oluyoruz daha sonra, görüşüyoruz. Peki, evliliklerin sonunda kaç çift böyle yaşayabiliyor? Daha büyük bir yıkımı toplum hoş görüyor, çünkü onlar nikâh ile bu toplumdan izin almışlar sevişmek için.

Ben birini tanıdıktan sonra ertesi gün yeri birini tanımak istediğim sürece hayatıma yeni birileri girecek, aksi halde keyif alamam. Daha önceki ilişkilerim bilirler ki onlar hakkında konuşmam, onunla yaşanan her şey aramızdadır. Bunun için bana belki ailesinden daha çok güvenenler var."


Gurup çeşitli yalanlarla ağına kız düşüren aciz insanlardan oluşmuyor. Öyle insanlardan nefret ediyor her biri. Sanırım bunu en güzel ifade eden cümle Serhan C.'inin şu cümlesi; "Kıza sen evlenmeden yapma diyorsun. Kız bu vaadi veren kişiyle birlikte oluyor, seme şansı az çünkü. Diğerleri ona bunu garanti etmiyor, hâlbuki böylesi daha dürüstçe. Sonunda her şey olup bitince kız beklentilerini söylüyor, eleman için olay yatmaktan ibaret, olmaz diyor haliyle ve sonuç ofsayt tabi. Bu tür şerefsizlerin esas suçlusu yine bu toplumdur. Böyle birini adam akıllı dövmek isterim."

Bu grup belki birçoğu için bir avuç zibidi, züppe takımı. Ama bana sorarsanız sokaklara inmeyen, güzelliklere değer veren ve asla yalan söylemeyen bu insanlar diğer sapkınlardan ayrılmayı hak ediyorlar. Onları tanıdığıma memnun oldum diyebilirim, çünkü bu bağımlılıklarını kimseye zarar vermeden yaşamayı öğrenmişler ve bu okula dâhil olacak yeni öğrenciler için bu okulun kurallarını belirlemişler;

"Bir saat sürecekmiş gibi hızlı, bir ömür sürecekmiş gibi seçici ol"

12 Eylül 2008 Cuma

Siviller



Bulduğumuz CD'nin üstüne keçeli kalemle SİVİLLER yazılmıştı, film veya kitap özeti olmasını bekliyorduk nitekim içinde iki adet video vardır. Filmin birinci ve ikinci kısmı olduğunu düşündük ve ilk videoyu başlattık. Ciddi bir ofis, masa, iki büyük bayrak ve yaşlı bir adam vardı. Masanın üzerinde bir viski şişesi duruyordu ve adam elinde yarısına kadar dolu bir viski bardağı tutuyordu. Kameranın varlığından habersiz gibiydi, sonra birden kameraya döndü ve gülmeye başladı. Kravatını hafifçe gevşetti ve;


" Sizleri saygıyla selamlamak isterdim ama hiçbiriniz -kendimi ayrılmamalıyım- hiçbirimiz saygının zerresini hak etmiyoruz. Hem hak etsek bile bencilliğim beni size saygı duymaktan men eder! Öyleyse eğer birine saygı duyulacaksa bu ben olmalıyım." Tekrar gülmeye başladı; kahkahaları içten ve uzundu. "Sizler, yani masum insanlar, artık kimseden korkmanıza gerek kalmadı! Artık o periler sihirli değneklerini kıçlarına sokabilirler! Dünyanın barışını birer birer ellerinize bırakıyorum! Barışıp sevişmekte, savaşıp yarışmakta sizin elinizde..." Elindeki kadehi bir yudumda bitiriyor ve yenisini doldururken içten içten gülmeye devam ediyordu. "Evet, haklısınız masum insancıklar! Bana bu hakkı kim veriyor diye sormakta bin kez haklısınız. Bu hak ezelden beri sizin elinizdeydi zaten! Aşağılık, ikiyüzlü ve aç olmak gibi geçerli sebeplerinizden dolayı bunu kullanmayı sadece biracık ertelediniz, ben emanetinizi elinde tutan ve size masallar anlatan -hep duymak istediğiniz masallar- binlerce kölenizden sadece biriyim." Viski şişesini eline aldı ve kadehini ağzına kadar doldurdu ve bir dikişte içti. "Maalesef buraya kadar sahiplerim, artık bu küçük oyunu yasaklı kelimelerle devam ettireceğim: GERÇEKLERLE" sevinçle gülüyor içtenliği her halinden belli oluyordu. "Bana bakın, bana bakın... Yaşadığınız dünyada gerçek olan tek ayak sesi sarhoşlara aittir. Evet, sarhoşlar dışında hiç kimse bu oyunu bozmaya cesaret edeme ve ne büyük tesadüftür ki bütün kurallar bunu yasaklar! Bana bakın, sarhoşum ve benim size sunacağım gerçeklere saçmalama demekte özgürsünüz, inanın bu benim umurumda olmaz." Sendeleyerek koltuğuna oturdu, ceketini çıkarıp yere bıraktı ilginç bir şey yoktu bir sarhoşun komik veya mantıklı olmayan saçmalamalarıydı ama izlemeye devam ettik.



"Beni bu göreve getirdiğinizde bende sizler gibi bu oyunu hakkını vererek oynamaktan yanaydım. Yaşamak güzledi, yaşamak istiyordum! Bana sunulan her şey benim emeğimin karşılığıydı, sizler için çalışıyordum. Ama sonra dönüp bakınca isteklice ve haz alarak altına yapan koca adamların altını değiştirmekten başka bir şey yapmadığımı fark ettim. Siz keyfinizce pisliyor ve bunu temizlemediğim için bana küfürler ediyordunuz. Bununla yetinmiyor benden açlığını gidermem için ardı arkası kesilmeyen isteklerde bulunuyordunuz! O leş gibi kokan pisliklerini temizleyen ellerimle size bunları sunduğumda beğenmiyor ve yeniden bana küfürler yağdırıyordunuz." Adam geçmişteki öfkesinden bahsederken sakindi, sanki her şeyin hesabını sormuş gibiydi. "Siz sokaklarda gezip dolaşan her türlü hakka sahip birer melekten ibaretsiniz ve Tanrı sizi çok seviyor" Yeniden bir kahkaha patlatıyor "Sizi şeytanın bile kabul edebileceğini sanmıyorum. Çünkü sizler timsah gibi yediğini yavrularınıza bedel bir damla gözyaşı döken aşağılık yaşam formlarısınız! Size hizmet ettim hatta sizden biriydim, dedim ya yaşamak istiyordum. Yaşamak için doyman gerekiyor ama her geçen gün yeni şeylere acıkıyordum ve bu açlık geride kuru bedenleriyle daha fazla çalışan insan ve süt kokusu geçmemiş daha ok bebek cesedi bırakıyordu. Temizlediğim pisliklerin kokusu elime sinmişti ve ben bu işi yaptıkça bu kokunun kesileceği yoktu. Ailemden, çevremden ve çıktığım lüks otelin en tepe katından baktığımda bütün hepinizden tiksinmeye başladım, çürüyen bir cesede bırakılmış doymak bilmez sinek larvalarıydık. Belki de Tanrının bize kanat vereceğini düşünmemiz bu yüzdendir." Uzun bir kahkahanın ardından viskisinden küçük bir yudum daha alıyor. "Atalarımız ve bizler bu leşin sanıklarıyız! Masumiyet ifadesiz maskeler takıp birbirini düzen ama kiminle düzüştüğünü asla bilmeyenlerin katıldığı bir balo. Herkes bu balonun içinde ve kimliklerimiz açığa düşmedikçe hiç kimse bir başkasını bu balodan atamaz! Hepimiz masumuz! Midem bulanıyor, kusmam gerek sanırım... Hayır hayır.. Bu oyuna alıştım ben, sanırım viski çarptı. Benimle yola başlayan herkes hiç soru sormadan geçti bu tüneli ve sonuçta bu muazzam yapıda bir uzvun parçası olmayı başardı. Ben ise bu meraklı ve bağlanmaz hale düşünce k.ç deliğinden dışarı atıldım. Bu yüzden nasıl bir yapı içersinde yaşadığınızı daha net görebiliyorum çünkü ben dışarıdayım! Ait olamadığım bu kütle hayatımın orta yerinde bir tümör gibi büyüyor ve ben daha önce uyuşturucularla dindirilen ağrıyı beynimin orta yerinde hissediyordum." Eli alnında geziyor ve söylemek istediklerini düşünüyordu. Bu kayıtın neden olduğu ve benim neden bunu izlemek zorunda hissettiğimden çok bu konunun bağlanacağı yeri merak ediyordum.



"Her şeyi alınca ne olacaktım? Sizin küçük sırrınızı anlatmayı değil de sizin gibi olmayı seçseydim neler kazanacaktım? Bunlar umurumda değil, ben amacımın ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Artık yemekler karnımı doyurmuyor, arkadaşlarımın hepsine küfürler yağdırıp numaralarını sildim. Çalışmak, sadece vakit doldurmaktan ibaret benim için. Sivil ve masum bir insan olarak yaşamıma son veriyorum... Doktorum sarhoşken insanların libidolarının arttığını söylemişti, ama şuan sevişmek istemiyorum. Bakın buda büyük yalandır! Sarhoşluk sadece bu sivil ordunun gerçeğe en yakın olduğu ve kontrollerini kaybettiği andır. Yoksa bayanlara gösterilen her türlü imtiyazın altında cinsel bir dürtü yattığını biliyor bütün herkes. Ama bu görmezden geliniyor... Konumuz bu değil, tamam bu kez saçmaladığımı kabul ediyorum. "Bırakın artık oynamayı dostlarım! Ölen çocukların kanını binlerce kez arıtıp içmeyi masumiyet saymayın! Kendi kendinize iyi polis kötü polis rol oynamayın! Çevreciler fabrikatörlerle, Doktorlar ilaç şirketleriyle ve organ mafyasıyla, işçi liderleri işadamlarıyla deli gibi sevişirken bana bu dünyanın düzenine çalınan tek notanın varlığını ispatlamaya çalışmayın! Ben bütün kirli tekliflerinize susmamayı beynimdeki bu tümöre vurulmuş bir neşter olarak görüyorum! Sizlerden kurtuluyorum. Yaşamamacasına mutluyum!"



Görüntü karardı ve video sona erdi. Diğer videoda on beş saniyelik bir cenaze töreni görüntüsü vardı, çelenkler, siyah gözlüklü yüzler ve yakalarda bir resim. Resimdeki adam, az önce kahkahalar atan adamdı. CD'yi çıkardıktan sonra sustuk, konuşacak bir şey yoktu. Çok saçma olmuştuk, ne diyeceğimiz ve nasıl tepki vereceğimizi şaşırdık. Saatime baktım eve gitmem gerektiğini söyledim. Arkadaşımdan çıkıp eve doğru yürürken bu gece duyduğum sarhoş saçmalarını düşündüm. Biz sivil ve masum insanlar mıydık? Yoksa bütün pis işlerimizi ustaca yapan kuklalara sahip vantrologlar mı?


Bence her şey için bir kez daha düşünmek gerek.
Bu yazıyı bir kez daha kesmeden, kısaltmadan yayınlayacağım...