11 Mayıs 2015 Pazartesi

Çay

Bu mevsimde havanın tuhafbir kokusu vardır, ay ve güneş hareketinden bağımsız ta kışa kadar devam eder.. Bu kokubir çok anıyı alıp getirir, bir çok yarım yamalak hayalle beraber... Oyunların ortasından terli ve yorgun lezzetli kokularla donatılmış sofralara gider gibi adımları hızlandırıyor, sanki bir daha göremeyecekmiş gibi el titreten heyecanı ve şehrin en kuytu köşesindeki karanlıkta kendinden başka herşeyi düşündüren cesareti hissediyorsun.


Bu havalar çoğu kişide aynı etkiyi yarattığı için bayık gözlerle bankta oturan insanlar gördüğümde şaşırmıyorum. Bu dalgalı haller dibe çökeltmek istediğin fazla yanlarını yüzeye taşırsa iş kötü. Çünkü bu çaya dem veren bu taneler seni yudumlayan insanın boğazına takılır ve o üzerine yüksek sesle öksürürse sonraki yudumu sen soğuduktan sonraya kalabilir.

Bir çay düşün,

 Çayın vakti mi olur? Her ikram edildiğinde şöyle bir bakarsın, tamam dersin. Çok sevdalıları şekersiz içer ama, şeker atsan da kızıl renginde bir küsme olmaz.. Çaya bahane bulursa ve ya bir çay bitirmelik bile vakti yoksa bir ömrü geçirmek hayali niye? Kartonmuş, plastikmiş, kanserojen falan deyip de bir yudumu azaba çeviriyorsa hastane kokusu yakın demektir...

Hayatını sana göre planladığının en büyük belirtisidir çay, gözlerine bakar çay  içerken... Bardağı çay tabağına kalp atışı gibi tık tık tık çarpar,bu atışların sıklığı aşkın şiddetini koyar ortaya.  Çaydan bir iki yudum alıp seni dinler çayı soğutursa bu havai aşkın rüzgarları bitince gidecek demektir... Gözü senin bardağında olmalı, senin boş bardağın tabağa değmemeli! Şekerini atmadan, çayın yanında getirmeli ki hayatını karıştırmakta gözü olmadığı anlaşılsın. Gece eğlenceleri, lüks arabalarla gezmeler, son moda kıyafetleri... Hiç bir zaman bunlara sahip olmayacağını iliklerine kadar hissetmesi için "Ben"in başladığı en hassas yeri dudaklarını yakacak kadar sıcak bir yudumu tatmalı senden.. Gece deyince balkonu gelmeli aklına, lüks arabaların yanından elini tutup tükürmeye bile tenezzül etmeyecek umursamazlıkla geçmeli. Kırmızı başlıklı kız değil, o gün kırmızı başlığı kendine yakıştırmış bir kız olmalı senin için... Senin için güzel olma çabası yüzündeki tatlı tebessüme sinmeli...

Bütün bunları yapan biri için sen?  Dünyaya kulağını kapatır, bu mevsim kokusu gibi içini doldurmasına izin verirsin... Bir tomurcuk karanfilin çaya verdiği tat gibi, içine karışan yar nefesi seni kolundaki saatin akrep ve  yelkovanından .. Kendine ait vakitten koparıp ayırır...

Çayın vakti mi olur?