Sesini özleyeceğim en çok, bakışını...
Huysuz ve korkak
ve sinirli
ve inatçı...
Beni küçücük gaganla seni parmağı üzerinde dokunmadan tutabilecek biri yapışını.
Sana dair her hatıra, ruhuma ve kalbime derin bir acı veriyor.
Savaşlar var, insanlar ölüyor...
Bir kuş mu dert oldu bana? Evet!
Evet çünkü seni sevmeseydim insanlığımdan da sevgimden de şüphe ederdim.
Ben de bir gün öleceğim, biliyorum.
Belki benim başıma bir mezar taşı dikilecek,
Seni çocukluğumu gömdüğüm yere gömdüm
Yeniden bir ağacın dalına yürüyüp orada tüne diye
Maşuk'um, benim yavru kartalım..
Bülbül sesli, sarı başım....
Bu senin mezar taşın, bu sana ağıdım.
Hayatıma kattığın anılar dolu bu 7 buçuk yıl için teşşekkür ederim.
Bilmem kaç yıl daha yaşayacağım,
hangi dertlerim mutluluklarım olacak..
Kimseye tek kelime edemeyeceğim ama
sadece sen bil;
Son nefesimde ruhumu almaya, sen de gelir misin?
Bu muhabbet kuşlarının hiç birine benzemeyen ve çok sevilen Maşuk'un kitabesidir, bunu benden başka okuyan varsa sevdiği her şeye iyice baksın. Kazandığın diğer hiç birşey sevdiklerinle geçirebileceğin geçmiş bir günü satın almaya yetmiyor
MAŞUK
(Temmuz 2012- 13 Aralık 2019)
14 Aralık 2019 Cumartesi
10 Ağustos 2019 Cumartesi
Yok
Mutluluğun nemli topraklarında uzanıyor bedenim
mutluluk amaçsız kalmaksa eğer
Devrilen bir ağaç gibi hissediyorum
parça parça eksiliyorum
parça parça istiyor beni orman
ve ona çıkıp çıkıp gelen ziyaretçileri.
Kimsenin bu koca cüsseyi
olduğunca sığdıracağı hanesi yok.
Kimsenin...
Devrilmiş ağaçtan baston kullanıyor yaşlı bir çift.
Devrilmiş ağacın dallarından yapılan
kuklalara gülüyor, gülmeye ihtiyacı olanlar
devrilmiş ağaçtan yapılan kağnılar taşıyor
yollara düşen yolcuları..
Devrilmiş ağaçtan yapılan kapı koruyor
ürkek bir genç kadının küçük evini.
Devrilmiş ağacın yapraklarından yapılan
yeşil taçlarla koşuşturuyor çocuklar.
Üç beş kuruş kazanmak için,
devrilmiş bir ağacın dallarını satıyor
ağaçların dostu ormancılar.
O kadar çok bölündükten sonra bittim sanıyordum
kendimden azade yükseleceğim sanırken
bana köklerim kalıyor
toprağa gömülü, berekete hasret.
Hiç bir zaman ağaç olamadım ki ben
bana bakan gözler için.
Oysa bir de bana sorsalar beni,
ağaçlıktan çoktan vazgeçtim
Böyle boylu boyunca devrilmeden önce ben
dallarıma sarılacak bir halatla
salıncak olmak için beklerdim
Çok bekledim..
mutluluk amaçsız kalmaksa eğer
Devrilen bir ağaç gibi hissediyorum
parça parça eksiliyorum
parça parça istiyor beni orman
ve ona çıkıp çıkıp gelen ziyaretçileri.
Kimsenin bu koca cüsseyi
olduğunca sığdıracağı hanesi yok.
Kimsenin...
Devrilmiş ağaçtan baston kullanıyor yaşlı bir çift.
Devrilmiş ağacın dallarından yapılan
kuklalara gülüyor, gülmeye ihtiyacı olanlar
devrilmiş ağaçtan yapılan kağnılar taşıyor
yollara düşen yolcuları..
Devrilmiş ağaçtan yapılan kapı koruyor
ürkek bir genç kadının küçük evini.
Devrilmiş ağacın yapraklarından yapılan
yeşil taçlarla koşuşturuyor çocuklar.
Üç beş kuruş kazanmak için,
devrilmiş bir ağacın dallarını satıyor
ağaçların dostu ormancılar.
O kadar çok bölündükten sonra bittim sanıyordum
kendimden azade yükseleceğim sanırken
bana köklerim kalıyor
toprağa gömülü, berekete hasret.
Hiç bir zaman ağaç olamadım ki ben
bana bakan gözler için.
Oysa bir de bana sorsalar beni,
ağaçlıktan çoktan vazgeçtim
Böyle boylu boyunca devrilmeden önce ben
dallarıma sarılacak bir halatla
salıncak olmak için beklerdim
Çok bekledim..
3 Haziran 2019 Pazartesi
Meyve
Çekiliyor damarlarımdan kanım, düşündükçe..
Düşünceler kafamın içinde aç bir tavşan gibi..
avlanmadan beslenmek meselesini çözememiş
şu yazın kokusuna bak..
kim eksik olmak ister bir nefes daha almaktan?
Oysa heybemizdeki kadar biçilmiş hava
bu güneş anca kendi çapında biri için olabilir,
bana ya da sana sonsuz değil ki?
Birer birer eksiliyoruz..
birer bireriz çünkü.
Oysa bulmuş en ilkel canlı bile
sonsuza dek var olmanın erdemini..
Tüm yüklerinden kurtularak,
el, kol, bacak, kalp, yürek, omurga...
Sonunda tek bir hücre kalıncaya dek atmış yükünü..
Bir hücre senden..
Bir hücre benden..
Onlar da sürüklenerek bir vazgeçişin koynuna
Ne sen, ne ben..
Hem sen, hem ben var olacağız yeniden.
Bir isimde birleşecek varlığımız.
Bir ismin geçmişi olacağız.
Bu gölgeyi kaldırıp atmak için küçülelim
Damarlarımı kemiriyor aç düşüncelerim
Bir meyve vermeden gitmekten korkuyorum
Korkutukça acıkıyor
acıktıkça daha çok kemiriyorum içimi
Bu tavşan oyukları, bu kuru dallar..
Yaz kokusuna rağmen boş caddeler bundan sebep..
Bir park olsa hani, gıcırdayan bir salıncak..
Kum olacak beni kemiren aç tavşanları
oyuklarında tutan korkuluklar
Ah..
O kumları ezerek büyüse..
İçimdeki umuda giydirdiğim
kırmızı papuçlar..
Düşünceler kafamın içinde aç bir tavşan gibi..
avlanmadan beslenmek meselesini çözememiş
şu yazın kokusuna bak..
kim eksik olmak ister bir nefes daha almaktan?
Oysa heybemizdeki kadar biçilmiş hava
bu güneş anca kendi çapında biri için olabilir,
bana ya da sana sonsuz değil ki?
Birer birer eksiliyoruz..
birer bireriz çünkü.
Oysa bulmuş en ilkel canlı bile
sonsuza dek var olmanın erdemini..
Tüm yüklerinden kurtularak,
el, kol, bacak, kalp, yürek, omurga...
Sonunda tek bir hücre kalıncaya dek atmış yükünü..
Bir hücre senden..
Bir hücre benden..
Onlar da sürüklenerek bir vazgeçişin koynuna
Ne sen, ne ben..
Hem sen, hem ben var olacağız yeniden.
Bir isimde birleşecek varlığımız.
Bir ismin geçmişi olacağız.
Bu gölgeyi kaldırıp atmak için küçülelim
Damarlarımı kemiriyor aç düşüncelerim
Bir meyve vermeden gitmekten korkuyorum
Korkutukça acıkıyor
acıktıkça daha çok kemiriyorum içimi
Bu tavşan oyukları, bu kuru dallar..
Yaz kokusuna rağmen boş caddeler bundan sebep..
Bir park olsa hani, gıcırdayan bir salıncak..
Kum olacak beni kemiren aç tavşanları
oyuklarında tutan korkuluklar
Ah..
O kumları ezerek büyüse..
İçimdeki umuda giydirdiğim
kırmızı papuçlar..