Küçük yaşlarda yazları babamların köyüne, dedemi ziyarete giderdik. Köy hayatı birçok cezp edici unsuru taşırdı hep, mesela hayvanlar. Onlarla oynamak tarifsiz bir keyifti, bu tehlikesiz değildi tabi. Bir gün ahırın önünde, dedemin emektar hizmetlisi Eşref amca ağaca bağlı inatçı bir eşeği çözmeye uğraşıyordu. Aniden eşek arka ayaklarıyla öyle sert vurdu ki Eşref amcaya, Eşref amca yere yuvarlandı, ağzından kan akıyordu, korkunç bir sahneydi. Babam beni kucağına alıp gözlerimi kapatırken, diğerlerinin Eşref amcanın yanına koştuklarını duyuyordum. Ağlamaya başlamıştım, bu telaş ve gördüğüm sahne beni ağlatmaya yetmişti. Daha sonra babam beni içeri götürdü, orada uyuya kalmışım. Ertesi gün Eşref amcayı sargılar içinde ama ayakta görünce sevindim ve her gün ki oyunlarıma devam ettim. Tavuklara yem verdim, kuşları kovaladım, kuzuları sevdim. Ahırın bir köşesine bağlanmış eşeği gördüm sonra, eşref amcaya yaptıklarından sonra okadar kızmışım ki ona taş atmaya başladım. ben taş attıkça bir yere kaçamayan eşek ancak gözlerini kırpıştırıyordu. Ben böyle taş atarken arkamdan kolumu biri tuttu, döndüm bu babamdı. bana niye taş attığımı sordu, çünkü o eşref amcayı tepti dedim.Onun özelliği bu, Eşref amcan daha dikkatli olmalıydı dedi ve ekledi, peki sen küçük eşeğini seni tepiyor diye dövüyor musun dedi bana, benim eşeğim yok ki dedim elimi tuttu olmaz mı hiç dedi ve elimi sol göğsümün altına koydu bak burada küçük bir eşek var dedi, gerçektende bir şey pıt pıt çarpıyordu. Bak dedi, nasıl tepiyor seni... Ama dedim bu canımı acıtmıyor ki, babam o hiç unutamayacağım gülümsemesiyle bir gün okadar acıtacak ki ufaklık, işte o zaman anlayacaksın eşeğin insanı niçin teptiğini...
Yıllar sonra çok sevdiğim ilk aşkın bitişiyle derbeder dolanırken o günler aklımdan bile geçmiyordu. Bir gün okuldan bir arkadaşıma rastladım Sultanahmet’te, bana ilk lafı “Ne bu hal, eşek tepmişe dönmüşsün?”oldu. Konuştuk, vedalaştık. Eve doğu yürürken bu sözü eskilerden çekip getirdi babamın o sözünü. doğruydu, göğsümde taşıdığım o küçük eşek beni öyle bir tepmişti ki, ben bile şaşırmıştım.. Babamın dediğini şimdi anlıyorum ve içimdeki o eşeğe kızamıyordum, çünkü haklıydı. Ben onu bir ağaca öyle sıkı bağlamıştım ki, canı yanıyordu... Ağaçtan ayrılınca ilk işi bu acının hesabının sormak olmuştu.. Eğer babamın bu sözünü hatırlamasaydım belki de daha uzun bir süre derbeder gezebilirdim... tıpkı o bağlı eşeği taşladığım gibi, kendime daha çok eziyet edebilirdim... Babamın o kolumu tutan sözü olmasaydı...
Yıllar sonra çok sevdiğim ilk aşkın bitişiyle derbeder dolanırken o günler aklımdan bile geçmiyordu. Bir gün okuldan bir arkadaşıma rastladım Sultanahmet’te, bana ilk lafı “Ne bu hal, eşek tepmişe dönmüşsün?”oldu. Konuştuk, vedalaştık. Eve doğu yürürken bu sözü eskilerden çekip getirdi babamın o sözünü. doğruydu, göğsümde taşıdığım o küçük eşek beni öyle bir tepmişti ki, ben bile şaşırmıştım.. Babamın dediğini şimdi anlıyorum ve içimdeki o eşeğe kızamıyordum, çünkü haklıydı. Ben onu bir ağaca öyle sıkı bağlamıştım ki, canı yanıyordu... Ağaçtan ayrılınca ilk işi bu acının hesabının sormak olmuştu.. Eğer babamın bu sözünü hatırlamasaydım belki de daha uzun bir süre derbeder gezebilirdim... tıpkı o bağlı eşeği taşladığım gibi, kendime daha çok eziyet edebilirdim... Babamın o kolumu tutan sözü olmasaydı...
Babalar büyük konuşur, kulak vermeli söylediklerine.. Ama çok konuşmamalılar, yoksa sıkıyorlar insanı.. Yeri ve zamanında konuşan babalar makbüldür biz çocuklara..
YanıtlaSil