21 Aralık 2010 Salı
Bilgi (Mini Öykü)-1
Küçük Nevra kasabasının zeki ve iş bilir yaramazı Juki babasının peşinden etrafı izleye izleye yol almaktadır. Kasabadan 4 saat uzaklıktaki bir adamın, yani kasabalılara göre Bilge Zemani Usta'nın evine gitmektedirler. Bu adam kasabalarına ilk olarak 3 yıl önce gelmişti. Sadece alışveriş için kasabaya dilsiz uşağıyla beraber iner, ürün aldığı satıcılara ürünler hakkında yararlı bilgiler verir ve bu bilgileri uygulayanların pişman olmadığı görülürdü. Hemen hemen her konuda birşeyler bilen Zemani Usta bu bilgilerini paylaşmaktan çekinmeyecek kadar cömerttir. Onu halkın gözünde büyüten diğer bir husus ise hastalara şifa vermesidir. Onun elinden şifa bulmayan tek kişi yoktur, o geldi geleli ölümler yalnızca yaşlılıktandır ancak bazı saf köylüler onun ölümsüzlüğün sırrını bile bildiğine adı gibi inanmaktadır. Bu hastalardan biri de daha üç gün önce bir gece vakti Zemani usta'nın evine getirilen Juki'nin dedesidir. Zemani ustanın evinde geçirilen birkaç saat sonrasında dedesi, yürüyerek kasabaya dönmüştü. Zemani Ustanın iyi niyetine ve yardımseverliğine güvenen kasaba halkı bildiklerini çocuklarına öğretmesi ve onları da kendi gibi yetiştirmesi için evlatlarını onun yanına getirir ve eğitmesi için rica eder. Zemani usta, gelen bütün misafirlerini dostça karşılar, sohbet eder ancak hiçbir çocuğa kalması yönünde meyil vermez. Kasabalılar onun eğiteceği çocuğun kendilerine getireceği şerefi düşünerek yılmadan 3-4 ay sonra Zemani Ustanın kapısını çalarlar. fakat sonuç değişmez, Zemani Usta eğitim verme konusunda isteklidir ancak gelen çocukların hiçbiri ondan bu eğitimi alacak düzeyde değildir.
Juki mahallenin elebaşıdır. Babası ve dedesinin sert terbiyesinde yetişmesi onun aşırı hareketlerini engeler, kimseye zarar vermez. Ancak çocukların oynadığı oyunlardan gidecekleri yerlere kadar herşeyi Juki'nin kararı belirler. Hatta bazı konularda büyüklere bile yardımcı olabilmektedir. Yaptığı taklitler, oyunlarla büyüklerin gönlünü fethetmiş bir yumurcaktır ancak bu şakaların hepsinde hedef kendisidir çünkü gülen kalabalık içersinde babasının gözlerinin onun üzerinde olduğunu bilir. jukinin babası Jerge insanlarla dalga geçmeme, onları incitmeme konusunda Juki'nin zekasının sivri yanını elinden geldiğince köreltmiştir. Fakat bu körelme sadece bununla kalmamış zamanla Juki'nin neşesi kendi zekasında biriyle konuşamamaktan ve bu kasabadaki durağanlıktan dolayı sönmeye başlamıştı. Babası artık daha çok düşünüp daha az konuşan evladını hiç istemesede Zemani Usta'ya götürmeye karar verir.Jerge orada eğitim almasını istemiyordu;çünkü bu yaşına kadar kimseden birşey istemeyi kendine adet edinmemişti, üstelik bilginin oğlu üzerinde olumsuz bir etki yaratmasından da korkuyordu. Öyle ya, oğlu bir kibir yumağına dönüşerek birgün ailesini ve kasabasını bırakıp gidebilirdi. Ancak böyle durgun oturması ve bu yaşta derin derin düşünmesi babasının bu korkularını görmezden gelerek onu Zemani ustaya götürmeye itmişti.
Zemani Ustanın kapısına geldiklerinde babası eşeğe asılı duran tavukları ve peynir tekerleiğini, kendilerini karşılayan uşağa verdi. Elini oğlunun omzuna atarak geniş ve gayet düzenli salonda ayakta duvarları süsleyen tablolara, kilimlere bakıyorlardı. Dilsiz uşağın dokunmasıyla ikilen Jerge onun gösterdiği yere oturdu ve tabi oğlu Juki'de tam yanına. Biraz sonra Zemani Usta girdi içeriye, ikiside ayağa kalkmaya yeltendi ancak Zemani Usta ikisinede oturmaları için rica etti ve o da her zamanki köşesine oturdu. Hoşbeşten sonra zemani usta söze başladı:
-Uşağım bize hediyeler getirdiğini söyledi,nezaketin için teşekkür ederiz. Ancak sana bu cömert hediyene karşılık ne verebileceğim beni düşündürüyor.
Bu sözleri duyan meraklı Juki atıldı:
-O konuşabiliyor mu?
Sonra hemen babasının yüzüne baktı, yaptığı kabahatı bildiği kadar babasının yüzündeki kızgın bakışlarıda daha bakmadan görebiliyordu. Hemen başını öne eğerek pantolonun kenarından çıkan ipliklerle uğraşmaya başladı. Jerge söze başlamadan Zemani Usta bu küçük çocuğa şevkatle bakarak:
-Söylemesi için konuşması şart mı? Bu dünyada bizim bilmediğimiz daha nice lisan var ve bu eşsiz kainataki bütün maddeler bu dille anlaşıyorlar. hiç konuşmadan..
Bu sözler Jukiyi etkilemiş, babasının yüzüne bakmadan başını kaldırarak Zemani ustanın gülümseyen yüzüne bakmaya başlamıştı.
Sözünü bitiren ve kendisine hala merakla bakan Zemani ustanın kendisini yanlış anladığını düşünen Jerge ise avuçlarını sıktı, kendisini oğlunu kabul ettirmek için rüşvet veriyor sanması içini titretmişti, yutkunarak cevap verdi:
-Bu hediye sizin verdiğiniz büyük ve paha biçilemez hediyenin sönük ve değersiz bir karşılığıdır. Geçen gece verdiğiniz şifa ile yeniden hayat bulan babam bunları size iletmem için ısrar etti. Bu değersiz hediyeleri kabul ederek onun şifasını tamamlayacağınız söyledi.
Zemani Usta bu sözlerden oldukça memun olmuş gibi gülümsedi. Sanki rahatlamış gibi derin bir nefes alıp verdi. Sonra misafirlerine içecek birşeyler ve her nekadar jerge istemesede yiyecek birşeyler hazırlamasını istedi. Zemani usta yaktığı piposundan bir nefes çektiketn sonra yeniden söze başladı.
-Aslında babana şifa veren ben değilim, baban bana şifa veren kişidir.Yalnız o değil, kasabada herkes bana şifa verir. Küçük yaştan beri bilmek ve öğrenmek arzum bana bugün sahip olduğum hazinemi kazandırdı. Çok zaman bu hazineyi omuzlarım üzerinde gururla taşıdım. Ama bu yükün azabı çok farklıydı. Herkesin hürmet ettiği, saydığı ve danıştığı biri olmak zamanla benim hazinemin kapıalrını kapattı. Artık insanlar onlardan öğreneceklerimi zaten bildiğimi kabul edip susmaya başladılar. Bundan daha çok acı veren ise bildiğim birşeyi bilmiyormuş gibi yapamamaktı. Bir çiçeği ekmek için üç karış kazmam gerekiyorsa, iki karışta yorulup bırakamıyordum. Bildiğim halde yapmamak, tembellik etmek kafamın içinde bir örs gibi beynimi eziyordu. Sonra bildiklerime ihtiyaç duyan insanlara dağıtmaya başladım bu bilgileri.Böylece bu hazine odasının kapısını yeniden açarak oraya gün ışığı gibi doğacak yeni sorular gelmesini bekledim. Her soruya verdiğim cevap tozlu odadaki bir külçe altına yeniden ışıltı veriyordu ve bende bu eksilmeyen hazinedeki herşeyi cömertçe dağıtmaya başladım bu günışığı bana şifa veriyordu çünkü. İnsanlar bunları sevinçle kabul ettiler, onlar benim gibi herşeyi değil sadece kendi işlerine yarayanları öğrendikleri için bu onlara mutluluk verdi ancak bu azap onlarıda esir alabilir.Baban mesela, rahatsızlığının midesinde olduğunu artık biliyor, ona kendisine nasıl bakması gerektiğini söyledim. O bildiği halde yapmazsa, midesinde hiçbirşey olmasa bile o ağrıyı hissedecek. Çünkü bu ağrıyı ona midesi değil, beyni verecek.
Jerge bütün bunları dinlerken aklına kendi hazinesi geldi. Tüm hayatı ancak karısı Diyna'nın küçük elişi sandığına sığacak kadar bilgiyle geçmişti. Juki ise şimdiden bir oda açmış ve içine bilgilerini dizmeye başlamıştı ve bu hevesle aklına takılan bir soruya cevap almak için az önce Zemani ustanın cevabından ve gülümsemesinden güç alarak sordu:
-Peki ya bilmeden yapılanlar? Biz babamla birlikte hiç durmadan bir ay boyunca toprağa tohum ektik ama mevsimin bize ne gibi sürprizler hazırladığını bilmiyoruz. Sizce biz de hata mı yapıyoruz?
Çocuğun sorduğu soruyla gülümseyen Zemani Usta'nın gözleri sanki güneşe bakıyormuşcasına kısılmıştı. Jergenin çocuğun baldırını sıkıştırıp gözlerini büyüterek baktığını görünce ona çocuğun konuşmasına fırsat vermesini soru sormanın iyi bir özellik olduğunu söyledi ve çocuğa soru sormada gösterdiği nezaketi aşıladığı için kendisini mutlu hissetmesini öğütledi. Sonra çocuğa dönerek;
-Bilmeden yapılanlar insana en büyük hediyeyi kaybettirir, zamanı.. Bilmeden yaptıkların kontrol edemediğin olaylar yaratır. Öyle ince ve hassas bir denge olur ki, bir karınca bile kolayca bozabilir.Sen, tarlayı sürmeyi biliyorsun ve o toprakta ne yetişeceğinide.Bilmediğin tek birşey var ve sen bilmemeye devam edersen buna "kader" diyeceksin. İnsanlar kontrol edemediği herşeyin yükünü bu kelimeye yükleyerek rahatlarlar. Eğer mevsim iyi geçer ve sen fazla ürün alırsan şanslı olacaksın ama mevsim sert geçer ve tüm ürününü tarlada bırakırsan talihsiz diyecekler. Senin bilmediğin şey doğanın dilidir. Elebetteki bir dil öğrenmek zor iştir, insan bir tercümana ihtiyaç duyar.. Bu tercümansa doğanın içinde asırlardır var olan canlılarıdır. Evet; karıncalar, böcekler, solucanlar, yararsız görülen otlar, ağaçlar, kuşlar.. Daha sayamayacağım nice varlık bu doğanın dilini biliyor ve buna göre yaşıyorlar, sana düşen onları izlemek ve onlara göre hareket etmek bu sayede başkalarına göre kader olan şey sana göre kontrol edilebilir bir gerçek olacak. Senin verdiğin örnekte sadece birşey bilerek daha fazla ürün kazanabilir veya hiç ürün kaybetmeyebilirsin ama bu ikisininde sana kazandıracağı en büyük şey paradan çok zamandır keza kaybıda bu olacaktır.
Juki Zemani ustayı hayranlıkla dinliyordu. Daha önce hiçbir büyüğün bu denli anlaşılır ve mantıklı konuştuğuna şahit olmamıştı. Kasabadakiler verecekleri cevap olmayınca topu kadere atmayı seviyorlardı bunlardan birisi de dedesiydi. Kendisini iyileştiren Zemani ustayı bile kaderin kasabaya hediyesi olarak görüyordu. Babası Jerge bu konularda tam bir kapalı kutuydu. Herhangi bir hata yaptığında kenara çekilip annesinin bütün sataşmalarına rağmen sessizliğini korur ve o her hatasını içine sigara dumanıyla gece boyu defalarca işlerdi. Zemani ustanın bu güzel sözleri Jerge'nin de hoşuna gitmişti, bilgeliğini el öptürmekten çok alçakgönüllüğüyle yükselten bu adama oğlunu güvenle emanet edebileceğini düşünüyordu. Ancak hala konuyu açabilmiş değildi.Dilsiz uşak baba-oğlun nezaketen birer çatal aldığı yemekleri ve sofrayı kaldırmaya başlarken Zemani usta piposunu yeniden doldurarak konuşmaya deavm etti.
-Kasabadakiler çok iyi insanlar, onlara faydalı olmak beni mutlu ediyor. Ancak bu fayda onlarda bir hayranlık oluşturuyor ve çocuklarını tıpkı bir kumaş gibi bana göre ölçüp biçmeye çalışıyorlar. Onları anlamadan, dinlemeden buraya getirip benden onları eğitmemi istiyorlar. Buraya gelen çocukların ilk dikkatini çeken şey sevimli hayvanlarım oluyor. tavşanlarıma ve ördek yavrularıma bayılıyorlar. Bir kısmı güzel çiçeklerime dalıp gidiyor, onların rengarenk büyüsüne kapılıyorlar. Kimisi ise sofrada önüne konulan güzel yemeklerden gözlerini alamıyor ve yemeye doyamıyorlar. Bunlar elbetteki bana hayvanlarım, bahçem ve mutfağım hakkında sorular soruyorlar. Ben onlara cevabı veriyorum ve hatta beğendiği ne varsa mutlaka ona hediye ediyorum. Bir tavşan, ördek yavrusu bir saksı çiçek ve bir tencere yemek.. Babaları her nekadar kalmasını istesede çocukları hep elindekiyle mutlu mesut dönmeye istekli oluyor.
Bana ilkkez bilmenin doğasıyla ilgili soru soran çocuk sensin. Anlıyorum ki gerçekten öğrenmeye meraklısın eğer baban uygun görür ise burada sana eğitim vermek isterim. Bunu düşünmek için babanın süreye ihtiyacı olacaktır.
Jerge söze girerek;
-Aslında bizde bu nedenle gelmiştik. Sizden bunu rica etmeyi düşünüyordum. Benim bu eğtime rızam olduğunu bilmenizi isterim
Zemanı Usta gülümseyerek juki'ye döndü;
-Bak bir örnek daha, baban bilmeden birşey yapıyor;seni bana bırakıyor. Ben seni eğitip yetiştirdiğimde ve sen de benim gibi memleketinden taşıp yeni diyarlara akmak istediğinde baban bu duruma "kader" diyecek. Oysa şimdi düşünmek ve bilmek için oldukça vakti var.
Bu sözlerden sonra Jergeye dönerek;
-Dostum Jerge, burada çocuğunuz hakkında karar verirken birşeyi iyi düşünün; bu eğitimi alırsa Juki kendi geleceğini yaşayacak; eğer sizinle kalırsa ona uygun gördüğünüz geleceği.. Bu konuyu iyi düşünün ve kabul ederseniz Juki'yi üçüncü gün sabahtan buraya yalnız yollayın. Sizin gelmenize gerek yoktur. Oğlunuz istediği zaman sizi görebilir ve tabi sizde istediğiniz zaman onu.
Zemanı usta makas gibi sözleriyle Jerge'nin korkuları üstündeki tül perdeyi kesmiş ve onları yeniden canlandırmıştı. Oğlunun birgün kendisini bırakıp gideceğini düşünmek Jerge'yi kaygılandırıyordu. Kasabada oğulların babalarına bakması bir gelenekti, ayrıca her yeni doğan günde oğlunun sağlığını düşünerek ve onu görmeden ölmek düşüncesiyle yaşlanmak istemiyordu. Bu yüzden Zemani Ustanın dediği gibi düşünmeye karar verdi. Bir yanda gelinceye kadar Jukinin solgun yüzüne gelen o eski ışıltı diğer yanda birgün evladının ailesini bırakıp gitme korkusu. jerge müsade isteyerek kalktı. Zemani ustanın elini sıktı, ve kapıda bekleyen eşeğine doğru yürüdü.Juki evden uzaklaştıkça batan güneş gibi yüzünün parlaklığını kaybediyordu, ama gitmekte isteksiz değildi. Babasının hissettiği korkuyu anlıyor gibiydi, hem kasabadan ayrılma düşüncesi şimdiki haliyle onu korkutmuştu. Belki, yerini yurdunu bırakmadan da Zeman ustadan ders alınabilirdi. Bu denemeye değerdi.
(Devamı Gelecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder