Küçükken anne veya babamla alışverişe gittiğimiz günleri hatırlıyorum. Okul açılmadan önceki hafta ve çoğunlukla Eminönü'ne gidilirdi. Sırf bizim kıyafetlerimiz, ihtiyaçlarımız için saatlerce yürünür, dükkan dükkan gezilir ve nihayetinde akşama doğru yorgun argın ev yolu tutulurdu. Bütün bunlar sıradan şeyler, herkes benzerlerini yaşayarak büyüyor ama benim burada takıldığım küçük bir detay var; Hayatımda hiç kimse sırf benim küçük bir ihtiyacımı gidermek için bu kadar çok zaman harcamadı... Kendi adına hiçbir şey yapmadan, sadece benim için...
Anne ve baba özel insanlar, hayatımız boyunca bu şekilde bizim için uğraşan hiç kimse olmayacak.. Hayat boyu arkadaşlıkların en derin noktalarında bile sonuçta sizle o sıcak duygular arasında bir kaya parçası kalabiliyor. Eşiniz sizi neşeden uçursa da aniden esen ters bir rüzgarda savrulabiliyorsunuz.. Mutluluk? Huzur içinde girdiğiniz bir "ev".. Baba bu evin kapısı, eve geliş gidişinizi kollayan, her gün göğsünü yumruklasanız da arkanızda bırakıp gitseniz de sizin gelmenizi bekleyen, size açık bir kapı.. Anne ise halısından koltuğuna, tenceresinden ocağına kadar evin içine saçılmış eşyadır. Bazen ayağının kokusuna hastalığının bulaşıcılığına bakmadan sana kucağını açan bir kanepe, bazen kendi derdini yakıp şefkatli bir sıcaklığa dönüştüren soba.. İşte insanın en mutlu olduğu yer; utanmadan, sıkılmadan, yargılanmadan, ayıplanmadan, unutulmadan, nefret edilmeden kabul gördüğü dünya üzerindeki tek "ev".
Elbette hayatın geri kalanında bunlara benzer şeyler yaşayabilirsiniz; ama içinizin titrediği ve yanınızdakilere tek kelime edemediğiniz anlar olur, bağırıp çağırmanızı, ağlamanızı ve hatta öfkelenmenizi kaldıramayacaklarını bildiğiniz için susar yada kaybetme, yanlış anlaşılmaktan korkarsınız. Bunları anne ve babaya yapmazsınız ama yapsanız da yanlış anlaşılsanız da bu dağınık sahnede hiçbir şeyi toparlamanız gerekmeden yolunuza devam edersiniz, onlar sizin bu döneminizi tıpkı kendi çatlaklarını tablolarla gizledikleri gibi siler geçerler. Onları üzmemek ve ya yormamak için içinizde tuttuğunuz ne varsa başınızı hafifçe yasladığınızda anlatmış kadar rahatlarsınız..
Her insan zorluklarla karşılaşır ve şu bir gerçek ki uğruna ölmeyi dahi göze alsanız sevdiğiniz insanın her derdine deva olamazsınız.. Onun yanında olmak, sevginizi hissettirmekten öteye geçip ona iyi gelecek tek şey olduğunuzu iddia etmek bencillik ve kibirden başka bir şey değildir. İşte böyle durumlarda bazen işe yarayan ama işe yaradığında etkisi uzun süre kalan bir şey var; hala dimdik ayakta duruyorken kısa bir zaman için dahi olsa onu mutlu olduğu o "ev"e götürmek.. Seni elinden tutup oraya götüren bir kişinin sevgisinden, senin için dükkan dükkan gezen anne sevgisi kadar emin olabilirsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder