18 Nisan 2015 Cumartesi

Serin..

Karışık bir hayatın yüzlerce düğümünden biriydi
seni dinleyen hiç kimse
bu düğümler çözülse ne olacak diye düşünmedi

bu yığın yığın göz korkutan bağların hiçbiri
sana can veren kordon değildi,
en müthişi bile
bir makas darbesini kolayca vuruken sen
öleceğinden endişe etmeyecek kadar emindi

Herkes bu manzarada
arkada karmaşık bir yığın olmasın istiyordu
bu bir fotoğraflık zamanda bile
kendilerini gölgeleyen hiçbirşeye tahammülleri yoktu

Elleri bu düğüme yapışıp kalacak diye
ellerini sakınanlar...
O düğümleri hakettikleri gibi yoksayanın gölgesinde şimdi

Elleri, kendinden emin bu tavra aciz
anı avcısı balıkçı ağını sıyırıp atarken
içimde hep belli belirsiz bir korku
bu gıcırtılı sandığın
çıkmış bir çivisi takılırda ince bir inleme duyulursa..
Ya yapayalnız girdiği bu odada
bu inleme onu korkutursa..

Herkes kahramanı olduğu romana atıfla başlar söze
ben,
kahrını çektiğim romanları, filmleri anlatırım
figüranlıkla başlayan, senaristliğe terfi ettiğim bir hayatta
gözlerime baka baka
beni aklımdaki repliklerle doğaçlama oynamaya davet ettin.
Bu filmde kalemi ve kağıdı bırakıp..
sadece duymak istediğin şeyleri
hiç düşünmeden içimden geldiği için söyledim

Hiç okumadığın senaryolarıma
üstünkörü izlediğin filmlerime rağmen
en başarılı filmim olsun diye
kendini yiyip bitirircesine
bu filmde olduğun için
teşekkür ederim...

O sandığın içi boş,
nemli ve yalnızlık kadar serin
o düğümlerin hepsi bağlanmış dileklerdi desemde
yinede
seni, gerçekleşen varlığın dışında
ikna edecek hiçbir kanıtım yok...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder