
"Sevgililer, güzelliğe zamanla alışıp onu gözleriyle değil duygularıyla görmeye başlarlar. "
Anonim
Bize bahşedilen en güzel lütuflardan biri kuşkusuz görebilmek. Gördüklerimizi beğeniyor, eleştiriyor, seviyor, utanıyor eğleniyoruz. Birileri görsün diye güzel giyiniyor ve bakım yapıyoruz çoğu kez. Güzellik ve çirkinlik görsel nitelikler olarak kazınmış hafızamıza. Görüyor olmaktan çok mutluyuz ve yaşamımız boyunca mümkün olduğunca çok şey görmek-yaşamak anlamında da kullanılıyor ya görmek- istiyoruz. Ama nedense "beşer şaşar" insanlar olarak hatalarımızın görünmemesini diliyoruz. Yada mutluluğumuzun "göze" gelmemesi için "gözden" uzaklarda yaşıyoruz mutluluğu. Fantastik bir düş aklımızın kör kuyularında; Görünmezlik.
Düşünün bir; insanların arasında yürüyorsunuz, siz onları görebiliyorsunuz fakat onlar ne sizin ütüsüz gömleğinizin ne dağınık saçlarınızın farkında. Hata yapmakta serbestsiniz ve mutlu olmaktada tabi! Çünkü bütün gözlerden uzaktasınız, görünmezsiniz! Mümkün olsa ne güzel olurdu. Buna karşın mümkün olmasa bu yazı burada biterdi.
Yazı devam ediyor ve görünmezlik düşüde.
Eskilerin ve şimdilerin büyücüleri atalardan kalma yüzyıllık deneyimlere dayanıyor aslında. Yani içinde bulunduğunuz dünyayı kendinizin yada başkalarının tecrübeleriyle tanıdığınızda aslında nekadar çok şeyin mümkün olduğunu hayretle görüyorsunuz. Görünmezlik uçmaktan daha mı zor? Uçmak fiziksel koşullara-yani %100 nesnelliğe- dayanan bir iştir. Görünmezlik beyindeki zaaflara dayanan algısal bir olaydır. Beyin vücud tepkilerini duygularla ortaya koyuyor. Yani beynin dış dünyaya açılan kapısı duygular ve dış dünyanın beyne girişide bu şekilde olacak. Biraz büyücülük anlatalım;
Çok üzgünsünüz, ağlıyorsunuz; odanıza koşup kendinizi yatağa atıyorsunuz-yani beyniniz dış dünyaya üzüntüyü yollayarak dengeye ulaşmaya çalışıyor. Ardı sıra anneniz geldi ve birkaç teselli sözü söyledi, saçınız okşadı-dış dünyaya gönderilen üzüntü şefkati buldu ve getirdi. Şimdi daha iyisiniz değil mi?-kesinlikle. Birde şöyle düşünelim; aynı sahne yatakta ağlıyorsunuz. Eşiniz geldi, sizden hırsını alamamış olacak ki size hakaret etmeye ve sert tavrını sürdürmeye devam ediyor - yani beyin dış dünyaya üzüntüyü gönderdi ancak bu süre zarfında daha üzücü şeyler almaya devam etti. Yataktan kalktınız ve eşinize bir tokat attınız -beyniniz tehlikenin farkına vardı, sizi yaşatmak için korunma moduna girdi ve tüm gücüyle öfkeyi gönderdi. Yada kalkıp kendinizi dışarı attınız- beyin sevgi, suçluluk hissi gibi nedenlerle öfkeyi açığa çıkaramadı ve bu nedenle ortamdan uzaklaşmayı seçti. Bu bahsettiklerimiz sıradan olaylar ve sadece beynin işleyişini göstermek için anlatıldı. Görünmezlik bunun dahada fazlası.
Duygular yoğun şekilde dışarıya aktarılırsa (güç, sevgi, şefkat, aşk, nefret, öfke...) insan için muazzam araçlar olurlar. Ancak yoğunlaşma için gerçekten hissedilmesi şart. Yani yoğun duygular gücü doğurur, gücü elde etme isteği yoğun duyguları değil. Beyin dış dünyaya gönderdiği duygularla- duygular pozitif veya negatif enerjilerdir- çevresini etkileyebilir. İşte görünmezlik burda mümkün. Bir an için sevgilinize olan aşkınızı düşünün ve ömürünüz boyunca ondan başka kimseye ait olmayacağınızı. Bunu gerçekten hissediyorsanız, çevrenizde ki insanlar sizin aklınızı çelmeye çalışmayacak-yani kimse için bir sevgili adayı olarak görülmez ve bu şekilde taciz edilmezsiniz. Bu beynin yoğunlaşmış duygusunu- ben kusursuz sadakat diyorum- dış dünyaya göndermesi ve çevresini etkilemesi ile mümkün oluyor. Yada başka bir örnek vermek gerekirse; biri kendini güçlü hissetmek için daha çok kazanmak istiyor ve bu yüzden kazandığı hiçbir zaman kendisine yetmiyor. Diğeri ise güçlü olduğunu biliyor ve nekadar kazanırsa kazansın güçlü kalmayı başarıyor. İlkinde kişi güç duygusunu hissetmiyor onu dışardan bekliyor. ikincisinde ise gerçekten hissedilen güç duygusu çevreyi etkiliyor kişi nekadara kazanırsa kazansın-az yada çok- onun gücü tartışılmıyor. Evren Allah'ın sevgisi, öfkesi, merhameti, şefkati ve gücü ile hergün milyonlarca olay yaşıyor. Biz O'na yalvarıyoruz ve O bize merhametini gönderiyor: Beynin acizliğine karşı gücün merhameti;DUA'lar karşınızda işte.
Görünmezliği yaşamanız için öncelikle görünmeme nedeninizi gerçekten hissediyor olmalısınız. "Sadece bir aşka aidim", "Gücü anlıyorlar, merhametide anlayabilirler.", "Görünüşüm beni rahatsız etmiyor, başkalarıda olmamalı."... Beyin bu yoğunlaşmış enerjiyi dışarıya gönderdiğinde kişilerin kontrolsüz algıları- çoğu kişi beynini kullanmasını bilmiyor ve dışarıdan aldıklarını sorgulamıyor- ile bu durumu kanıksayacak ve nedensiz şekilde sizin istediğiniz gibi düşünecektir.
Biz birer enerji olarak Allah'ın merhametinin, sevgisinin, gücünün ve estetiğinin eseriyiz. Herkes kendini kendi eseri sandığı için bir başkasını güzel yada çirkin olarak nitelendirebiliyor, çünkü okadarını görebiliyor. Oysa "Oku!" diyor yaradan. Kitabı, ayeti olduğu kadar insanı, doğayı oku! Her yerde beni bulacaksın. Peygamberler Allah'ın bilgi ve ahlakını yaydılar. Şeytan; öfkeyi ve isyanı. Siz görünmezliğe ulaşmak istiyorsunuz; size tavsiyem "Oku"yun... Duyguları, insanları..
Bakın size ne anlatıyorlar.