5 Temmuz 2014 Cumartesi

Halk

Sosyoloji uzmanı değilim, elbette çok derin kültürel ve inançsal temellere oturmuş karmaşık bir toplum yapısını detaylıca tahlil etmem mümkün değil. Ancak çoğu millet için derin bilgilerden ziyade akılda kalıcı vurgular ve bu vurgulara yüklenen anlamlar genel kanaatte önemli bir etkendir. Misal;


a)Kral arabasına biner ve kalabalığı selamlayarak  ilerler.
b)Kral arabasına biner ve kendisini bekleyen müthiş kalabalığı duygulandığını belli etmemeye çalışarak selamlar..
c)Kral lüks arabasına biner ve kendisine muhtaç gözlerle bakan halka alaycı bir  şekilde gülümseyerek hızla uzaklaşır..

Yukarıdaki üç cümle de aynı konu; bir kralın halk arasından geçişi işlenmektedir. Bunların üçü de aynı şeyi anlatıyor diyebilir miyiz? Birincisi nötr, ikincisi pozitif ve üçüncüsü negatif yönüyle ele alınmış aynı konu sizin hangi tepkiyi almak istediğinize bağlı olarak ortaya konmuştur. Bu "algı"dır ve ne yazık ki tarihin kendisinden daha güçlü ve kolay bir etkileme biçimidir.  Siz; yıllarca tarih kitaplarında anlatılan savaş kahramanlarını ve toplumun değerli şahsiyetlerini ona duyulan saygının kaynağını unutturacak şekilde "şarhoş", "deli", "hain" gibi etiketlerle  donatan bir algı operasyonuyla en fazla bir kaç kuşak sonra utanılan bir karakter haline getirebilirsiniz. Bunun için yukarıda gösterdiğim gibi doğru bir tarihi taraflı bir şekilde sunmanız yeterli.
Bu yöntemle yapacağınız operasyonda eğer geniş bir kitleyi hedef alıyorsanız ve algı yönetiminde zorlanacağınızı düşünüyorsanız (yaptığınız algı operasyonuna karşı operasyon düzenlenmesi gibi) bu iş için seçeceğiniz en temiz yol birebir hedef kitlenizle irtibata geçmeniz ve mesajı ona  ilk elden ulaştırmanız. Bu çok vaktinizi alır ama etkilidir. Algıda önemli olan sizin yanlı tutumunuzun ortaya çıkması değildir, önemli olan bu yanlı görüşe olabildiğince çok kişiyi ikna edebilmenizdir ki bu da birinci kuşaktan ikinci kuşağa aktarıldığı anda artık daha az efor gerektiren bir iştir. Çoğunluğu yakaladıktan sonra artık bir yardımcınız daha olacak o da "bu kadar insan diyorsa öyledir" diyen çoğunluğa boyun eğen kimselerin kendiliğinden dahil olmasıdır.

Günümüz toplum mühendisleri işte masabaşında karşılkılı bunun savaşını veriyor ve bu sayede toplumlardan istedikleri tepkiyi alabilecekleri "gerçek bilgilere dayalı"  ama "kurgusal" olan fikir ve düşüncelerle algıları istedikleri gibi değiştirebiliyor ve yönetebiliyorlar. Bu çıkmazın içersinde halk ise kendi iradesinin  tecellisi sandığı değişiklikleri alkışlayarak izler.
Bu hayatımızın bir parçası deyip kabullenmek kolay olanı ancak bunun son bulması için korkmadan ve uzaklaşmadan karşıt fikirleri takip edebilmeli ve bir konuda her kesimden görüşleri dinlemeden karar vermemeyi bir değerlendirme biçimi haline getirirsek belki biraz daha fazla korunma şansımız olur ama yüzde yüz korunmak maalesef mümkün değil.

Bu konu çok uzun ele alınabilir, ancak özetle bu kadarcık cümlede anlatmak istediğim ortaya çıkmıştır diye düşünüyorum.