
Adam ağlıyordu, genç kız buz gibi soğuk...
Başını kaldırıp boşluğa baktı yaşlı gözlerle, "Bu bir yalan, yalancı bir yalan...." Genç kız soğuk sesiyle mırıldandı; " Kimin yalanı? Kimin dili çizdi seni ağlatacak bu kusursuz hayali?"Adamın göz yaşları daha şiddetli akmaya başladı gözlerinden, yüzünü hiçbir yana çevirmeden karşısındaki boşluğa bakıyordu. Düşündü bir sebep, bir neden, bir çözüm , bir cevap bulmak için... Birşeyler bulmalı, bir gerçeğe dayanmalı bu son; " İntiharım olacak, kendimden bile gizlediğim o sinsi hançerim..."
Yılgın bir tavırla doğruldu genç kız, adam hala bakmıyordu onun yüzüne; "Seni öldürmek mi? Benim böyle bir amacım olmadı hiçbir zaman, benim hiçbir amacım olmadı... Hep senin dediğin oldu, bugüne kadar." Adam kısık bir sesle " Böyle olmamalıydı..." diye mırıldandı. "Böyle olmalı, olmaması bu durumun doğasına aykırı...." genç kızın sesi titriyordu.
Adam kalktı, hızlı adımlarla uzaklaştı , kız arkasından takip ediyordu onu; "Kaçarak hiçbirşeyi çözemezsin!" dedi adamın ardı sıra. Adam ardına dönüp bakmadı. Kendini atacak, anlatacak bir telefon numarası aradı cep telefonunda, cep telefonu elinden kaydı, yere düştü dönüp almadı. Gözyaşları akmaya devam ediyordu, gözleri sızlasada sağnak hiç dinmiyordu. Genç kız arkasından yürümeye devam ediyordu; " Selma, Aynur, Aslı, Nilay.... bana geldiğinde bunlardan kaçmıyormuydun? Şimdi benden onlara kaçmayı mı düşünüyorsun?" dedi adama yüksek sesle. Adam, "Ben kendime ne yaptım böyle "diye inledi, "Bu ben miyim?". Genç kız yanı başındaydı, adam ona bakmıyordu; "Analmıyorsun değil mi?" dedi genç kız, "Benle bitmeden hiçbirşey eskisi gibi olmayacak! Eskisi gibi sevebliceğini mi sanıyorsun? Yada biri kalbini okadar kolay kazanabilecek mi içinde ben varken?" Adam durdu, son birkez kıyısnda yürüdüğü denize baktı" Olmalı,bu kusursuz düşün gerçekleşeceği bir yer olmalı! Olmalı!" diyerek haykırdı denize...
Genç kız umutsuzca yığıldı olduğu yere... Adam öylece kala kalmıştı, başı önde. Kız yorgun gözlerle baktı adama "Bir fark yaratmış olmalıyım sende... Benden önce ve benden sonran olmalı, beni bunun için sevmedin mi? Bunun için ortak etmedin mi hayallerine?, Bugün ayrılık vakti, senden çocuğum olmayacak hiçbir zaman, ama ben ardımda benimle güçlenen bir yürek bırakmak istiyorum." Adam olduğu yere yığıldı, "Düşlediğim dünyadan başka biryer burası ve ben burada sevmekten korkuyorum... Şimdi yakma vakti sığındığım bu limanı hemde benim gidecek bir başka limanım yokken..."
Genç kız yaklaştı nefesi rüzgara karışmış ve adamın tenine değiyordu, nefesi soğuk ve nemliydi... "Sen açık denizlerin kaptanısın, senin nefesin güçlü bir rüzgar... Geride limanın olup olmamasını düşünme çünkü ancak başarısız kaptanlar sığınacak bir liman arar. Senin limanın değil, her bölgesini avucunun içi gibi bildiğin denizin... " Adam bekleyemedi daha fazla, başını kaldırıp göğe baktı, denizin dalgası, araba sesleri, insan sesleri sustu, kızı susturdu bu hali. Yönünü bulabileceği bir yıldız aradı, bugüne kadar peşinden geldiği yıldız bir kervan kırandı... Ailesini düşündü, dostlarını ve hatta bir selamlık arkadaşlarını... Gökyüzünde göz alan bir yıldız yoktu, hiçbiri günün birinde kayıp yok olmama garantisi vermiyordu. Kız döndü denize, "Yakamozlar..." dedi.
Adam bir süre daha göğe baktı. Madem ki ömrüm denizlerde geçecek ve olası bir liman inşaasının düşüncesi bile uzak, ne çıkar her yıldızın peşine takılmaktan? Kayan olursa eğer bir başkasına göç etmek ama asla tek birine kapılmamak. Kız gülümsedi, "Buldun işte... Sana anlatmak istediğimi anladın, benden önce tek bir yıldıza sıkı sıkı bağlı bir gemi kaptanıydın benden sonra her yıldızda yolunu bulacak usta bir reis..." .Kız yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden yürüdü denize doğru, denizin üzerinde kollarını kendine sıkıca sarmış, üşüyor gibiydi. Ay ışığının denizdeki şavkına karıştı, yanıyordu sanki... Gecenin son vapurunun denizin karnından çıkradığı beyaz köpüklerle örtündü.. . Adam cebinden pakedini çıkarıp bir sigara yaktı, arkasındaki bankı farketti, oturudu. Bu gece fırtınanın sebebi öpme isteğiydi. Sevdi, bağlandı , sevildi... tek eksik bir tendi, yarattığı o kusursuz kadın ruhunun bir bedeni yoktu. Aslında baştan beri biliyordu ama şahit yazıldığı her yalan aşkta kusuru bedende bulmuştu ve bir lükstü bedensiz bir sevgili. Hiç düşünmemişti dokunulma isteğinin bir gün içini yakacağını. Kalktı banktan, ardı sıra uzanan yola doğru yürüdü. Şimdi bitmişti herşey, yoldan geçen herhangi biriyle bile bir ömür geçirebilirdi. Aradığı hiçbirşey yoktu, fırtınada hafızasını kaybetmişti. Şimdi daha başka bir yalnızlığa bürünmüştü herşey...
"Bir bakış ötede, çağırsam yine geleceğini bilmek ne güzel! Ama bu kısır döngüde sürecek herşey, sen ancak bir rüzgarla nefes verebilirsin, güneşin altındayken teninin sıcaklığı ısıtır beni ve yağmur yağdığında eğer başımı göğe kaldırırp gözlrimi kapatırsam ancak ozaman öpebilirsin. Oysa ben gözlerindeki parıltıyı görmek için tutuşuyorum... Sesini duymak istiyorum, kokunu sıcak teninden toplamak istiyorum..."
Deniz bu duygusal sahneye belki milyonkez şahit olmuştu, kıyıda yerde duran bir telefonda bir kadın sesi duyuluyordu; "İşte gitmek zamanı, çok zor gelsede...." Sahipsiz bir telefonu kimin aradığı kimin umrunda artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder