Tüm dünyayı arkasından sürükleyecek düşünce ve eylemlerin kalitesi giderek değişiyor. Bu düşünce ve eylemlerin motivasyon kaynağı her yeni kuşakta bir adım geriye giderek daha kadim duyguların korumasına sığınmak zorunda kalıyor. Aksi halde sabun köpüğü geçiciliği ve kayganlığında uzaklaşıp yok oluyor onu yaratan hayatlardan bile.
Kadim duygular nedir peki? Ölüm, doğum, aşk, acı, hüzün, sevinç, huzur...
Hayatının her alanında "yeni" üretimler gerçekleştiren insanoğlu, varlık sahnesinde ürettiği ilk eserlerden beri hayatında olup bitenleri aynı duygularla açıklıyor ve bu yeni şeyler üretmeye programlanmış beyinleri en çaresiz kaldıkları bu konuda en basit çözüme itiyor; yeni bir şey üretemiyorsan var olanları karıştırarak beynini rahatlatacak sahte yeniler üret.
Doğal akışı itibariyle birbirleriyle zaten karışmış olan duygular var; ölüm-hüzün, doğum-sevinç, aşk-mutluluk...
Burada yenicinin görevi tarih boyunca pek az kişinin denediği karışımlar denemek ve bu melez/mutasyon duyguları topluma yavaş yavaş yedirerek onların hayatlarındaki reaksiyonları izlemek; Ölüm-mutluluk, aşk-hüzün, sevinç-nefret, huzur-korku...
Bazı durumlarda saf kadim duygulardan daha güçlü, daha sağlam bir duygu meydana geldiğini görmek de şaşırtıcıydı. Burada "bazı durumlarda" rasgele kullanılmış bir giriş değil. Demir ve karbonu uygun sıcaklıkta işlersen çeliği elde edersin; ne demir, ne karbon ne de ateş tek başına çelikte hak iddia edemez.
Duyguları oluşturmak ve topluma yedirmekle meşgul olan üretici ardı ardına yaptığı denemelerde elde ettiği güçlü sonuçları tüm ayrıntılarıyla not eder, biz buna tarih deriz. Tarih boyunca kaydedilen bu denemeler tıpkı simyacıların notları gibi başka bir konuya evrimleşerek insanın yönetilebilirliğini kolaylaştıran bir bilimin kaynağı haline gelir.
Peki bu sistem üzre oluşturulmuş üretimler bizi geliştiriyor mu? Hayır..
Dünya üzerinde sayısız ırka, dine, düşünceye, felsefeye, görüşe, renge bürünmüş insanlar olarak vidalarımızı bir bir sökerek bizi daha az, daha güçsüz ve daha zayıf yapan bu duyguları tam tersi yönde kullanmayı öğrenmek zorundayız. Nihayetinde dünya üzerindeki ilk varlığımızda ortak duygularımız-yani bu kadim duygular- bizi bir arada yaşamaya, beraber olmaya zorlamamış mıydı?
Vidaları söken ve vidaları sıkılaştıran anahtar aynı,anahtar kusursuz olarak çalışıyor demek ki...
Peki ne olacak?
Tüm dünyayı peşinden sürükleyen düşünce ve felsefelerin giderek daha kaygan ve daha geçici olmasından anladığım kadarıyla vidalar giderek yalama oluyor... Bu, yakın gelecekte kadim duyguların bile bir işe yaramayacağı, tamamen dağınık bir dünya oluşturabilir.
Bakalım, bize hala vidaların işe yarayacağını gösteren biri ya da birileri çıkacak mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder