Cüssesinin ve çevresine yaydığı korkunun farkında olan fil her gün nehir kenarına indiği yoldan geçerken yolunun üzerinde sıra halinde yiyecek taşıyan karınca sürüsünü görmüş. Kendi gücünden emin bir sesle seslenmiş bunlara “Bu yolda ben yürüyorum, yolunuzu değiştirmezseniz sizi farkında olmadan ezebilirim” demiş ve üzerlerine basamamaya gayret ederek geçip gitmiş. Suyla bir vakit oyalandıktan sonra tekrar yemek yiyeceği yere dönmek için yola düştüğünde karıncaların hala yolunun üzerinde olduğunu görmüş. Biraz kızarak tekrar uyarmış onları ; “Sizde akıl yok mu yahu? Koskoca filin yolunda durulur mu bu küçük cüsseyle? Bir adımda yüzlercenizi öldürebilirim. Ben öldürmesem bu yoldan gelip geçen diğerleri öldürecek. Gidin başka yerlerde yiyecek bulun, sizi son kez uyarıyorum”
Ertesi gün doğan güneşle birlikte yeniden su içmeye gittiğinde karıncaların hala yolunun üzerinden geçmekte olduğunu görmüş ve artık iyice sinirlenerek üzerlerine bas basa yoluna devam etmiş. Karıncalardan sağ kalanlar, yaralanan arkadaşlarını taşımaya uğraşırken fil kendinden emin yoluna devam edererek bir yandan da kendi kendine “Ben onlar için elimden geleni yaptım, bunu hak ettiler” diye söyleniyormuş. Nehirden döndüğünde karıncalara “Bakın gördünüz mü inatçılığınızın sonucunu? Ben sizi uyarmıştım.” Karıncalardan biri bu küstah filin alaylı tavrına karşı gayet sakin bir şekilde cevap vermiş;
“Evet, senin güçlü ayakların ve iri cüssen bizim arkadaşlarımızın canına mal oldu. Bizler senin kadar güçlü değiliz, bedenimiz senin kadar sağlam değil. Fakat bizimde yaşamımız hakkında karar verme hakkımız var. Bu kararlara senin gibi cüssesine güvenenlerin müdahale etmesine izin vermeyiz ve gerekirse kendi verdiğimiz kararlar için ölürüz. Haydi var git yoluna! Sonunda bir tek karınca bırakmamacasına yürü!
Karıncaların zayıf ayakları çok sağlam bir şeyi taşıyor; kendi kararlarını verme hakkını! Filin ise gösterdiğini sandığı merhamet aslında egosunu kırbaçlamaktan ibaretti. Karıncalara onları ezebileceği gerçeğini hissettirmek ve onların kendisinden korktuğunu, hayatlarını değiştirdiğini görmek için düzenlenmiş küçük bir oyun. Kendimizi bir an için karıncaların yerine koyalım, çoğumuz bu güce boyun eğmeye çoktan razı. Hayatı nasıl yaşayacağını düşünmeden sadece yaşamak için konulan her kurala uyuyor.
Sınıflandırmalarla soyut bir ağırlık kazanan ve filleşen insanlara karşı kendi hayatınızı koruma sorumluluğu yine sizin vereceğiniz kararlara bağlı. Bir fille baş etmek mümkün mü? Hayır. Peki, kafatasımızın içine bir fil yerleştirmek daha mı kolay? Bir insanın güzel olması ona sizi aşağılama hakkı vermiyor, keza zengin olması da. Kaybetmekten korkmadan yaşamayı öğrenmek lazım... Sonunda her şeyi kaybedeceğimiz bir hayatta daha fazla yaşamak için gerçekten iyi sebeplerimiz olmalı, alışkanlıklarımız ve zevklerimizin bizi yönetmesine hatta yaşamayı sırf onlar için istememize neden olmasına izin vermemeliyiz. Bu ders niteliğindeki söylemlerden ötürü özür dilerim ama ben bütün yazılarım boyunca hep kendine karşı sorumlu olmayı öğrenmiş insanların var olduğu güne yazım Kara Kaside'nin intiharını. Bu insanların korktuğu tek şey var! Oda filler! Öyle yada böyle şu soyut sınıf katmanlarının verdiği bütün ağırlıkla bu insanların hayatına yön vermeyi kendine bir hak gören sanatçılar, politikacılar, bakanlar, sivil toplum örgütleri, televizyonlar, gazeteler.... Bu liste öyle kabarık ki, birinin yolundan çekilseniz diğerinin yoluna giriyorsunuz ve bazen filler savaşırken siz en altta üzerinize basacak bir ayağı korkuyla bekliyorsunuz. Hayat bu mu peki?
Özgürlük dediğimiz hangi insanların bizim yolumuzu belirleyeceğini seçmek mi sadece? Güzel bir kız sizin aşkınızı reddetmekle kalmayıp bu isteğinizden ötürü sizi aşağılayabilir öyle mi? Yada patronunuz maaşınızı verdiği için rica kisvesinde sizi işinizi dışında rahatsız edebilir mi? Kendi hayatınızla ilgili kararları siz vermiyorsanız bunlar normaldir, buna bir birimizi öyle güzel ikna ederiz ki kimse bu oyunu bozmaz.
Ama hayatlarımız değerli, bir karınca olarak yeryüzünde ne kadar yol yürüdüğümüz değil yer altındaki yuvamıza neler götürdüğümüz önemli. Bu kararı verebilecek kadar güçlü olduğumuz zaman fillerin korktuğu fareleri de görebiliriz belki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder