27 Ocak 2014 Pazartesi

Şiddet

Bundan bir-iki yıl önce bir gazetenin "burası da boş kalmasın" köşesinde bir haber okumuştum. Bilim insanları insanlarda şiddete neden olan geni bulmuşlar, bu gen üzerinde yapılan oynamayla şiddetsiz bir toplum hayal olmaktan çıkacakmış. Tabi bu kısım işin ütopyası, şiddetten ekmek yiyen bunca şirket ve topluluk varken insanlık neden şiddetin ortadan kalkmasını istesin?

İnsanın düşünce gelişimine baktığınızda bu gelişimi takip edemeyen toplulukların açıklarını şiddetle kapattığını görürüz. Düşünen adamın zekasına karşı şiddet daima bir sınır olarak konulmuş ve bu sayede insanlık tarihinin hızlı gelişimine  bir ayar verilmiş. Tarihin zorba kralları ve aşırı otoriter liderleri karşılaştıkları ani güçlü fikirlere karşı son sözlerini bu şekilde açıklamayı uygun görmüşlerdir. Tabi devletin sahibi de olsanız bu güçlü fikirlere öfkenizi haklı bir nedene dayandırıp halkın desteğini almazsanız bu hamle sizin sonunuzu getiren bir adım olabilir.Öyleyse ne olmalı? Halka bu fikir ve düşünceleri kendinizce açıklamalısınız ki bu halk fikre kapılmak şöyle dursun aksine bu yeni fikre karşı öfkelensin. Bunun için çok düşünmeye gerek yok; çünkü fikrin "yeni" olması durumu zaten sizin lehinize bir avantaja dönüştürüyor. Bu avantaj sayesinde alıştıkları düzen çok kötü olasa da çoğu insanın yenilerin belirsizliğine olan soğukluğunu kullanarak yeni fikir filizlerini dondurabilirsiniz. Bizim gibi dünyanın büyük bir kısmı değişmeyi, yeni fikirleri çabucak kabullenmez, altında bir bit yeniği arar. Bu da düzeni korumaya çalışanlar için uygun bir senaryo konusu olur.

Şiddet uzun süre yönetimde kalmayı düşünen bir lider için çabucak kullanılacak bir silah olmamalı, dahası bu silahı bizzat kullanan kişi de kendisi olamamalı.Zeki bir lider ya da zeki danışmanlara sahip bir kişi bu yeni fikirlere olan öfkesini öncelikle halkın öfkesi haline getirmeli. Halk öfkelendikçe de adaletini göstermek için yeni fikrin sahiplerini dostça uyaran biri gibi olaya girmeli. Bu şekilde bir yol izleyen lider halkını iyi tanıyan bir lider imajı çizdiği gibi farklı görüşlere hoşgörülü olduğunu da düşündürür. Bu bahsettiğim yöntem  tarihte bir çok kez uygulanmış diplomasi dehalarının satranç oyunudur. Peki yeni fikir sahipleri bu görüşlerinden vazgeçecekler mi? Hayır, ama asla toplumun geneline hitap etme şansı yakalayamayacaklar. Bu yöntemin diğer bir artısı başka yeni fikirler için motivasyonu düşürmesi, kişileri halkı kazanma konusunda umutsuzluğa itmesi. 

İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri de korunmadır. Korunma ihtiyacının içine fiziksel varlığı girdiği kadar ruhsal ve manevi varlığı da girer. Ortaya atılan fikirlerin bunlardan birini değiştirme niyeti toplumun onu reddetmesi için yeterlidir. İşte bilim insanlarının ve filozofların halk tarafından pek candan sevilmemesinin nedeni bu potansiyeli taşımalarıdı. Şiddet değimiz kavram fikir olarak alt edilemeyen bu insanların toplumla uyumlu hareket etmeleri için kullanılan bir yoldur. 

Şiddet; futbol kulübü için bağlılık, devlet için güç, halk için savunma, şirketler için ise muazzam bir pazardır. Şiddet zekanın ötesinde duygulara olan bağlılık ve adanmışlığın konuştuğu bir alandır. Bilgi ve duygularını sorgulayan, güçlü bağları olmayan insanların şiddetten yana pek şansları olmadığı ortada olduğu için bu tür alanlarda yenilgi onlar için kaçınılmazdır.

Toplum genelinde şiddetin var olması istenen bir durumdur, çünkü şiddet hem bir sosyal mühendislik aracı, hem bir koruma kalkanı hem de para makinesidir. Bu nedenle şiddet geninin bulunması onu yok edecekleri anlamına gelmiyor maalesef. Şu halde dünyaya baktığımızda o genin etkisini arttırmak için elinden geleni yapacak milyonlarca insan görebiliyorum. Olayın komik yanı, bütün her şeyi şiddetle susturulan bilim insanlarının yapacak olması.

25 Ocak 2014 Cumartesi

Ceket

Şapka, yaka ve ceket...

Tarihte bilgin, bilge olarak tasvir edilen kahramanların ak sakallarını bütünleyen şapkaları vardır. Şapkayı önüne koyup düşünmek deyiminden anlaşıldığı üzre düşündürme gibi bir özelliği de var bu cismin. Şapkayı takan insan bu bilginin açık, saf ve tarafsız yolunda ısrarla yürüme sevdasına düşer ve bu durum neticesinde bertaraf edilirse şapka takıldığı o başı götürme kudretine de sahiptir. Şapka takanlar, şapkanın hakkını veriyorsa ömrü kısa oluyor maalesef.


İnsanda bir meyve gibi taşınan başı hayat kaynağı olan vücuda bağlayan dal boyundur. Bu nedenledir ki kişinin başının -yani meyvesinin- zehirli olduğunu düşünen yetki sahipleri başı bedenden ayırmak için boyundan müdahale ederler. Bir kişinin düşüncelerinin doğruluğu ve tartışılmazlığı arttıkça gücü de artar, gücün arttığını boynu kapatan yakadan anlarız. Yani yaka dikleştikçe kişinin fikirlerini tartışmak, ona karşı durmak güçleşir. Nitekim günümüzde adaleti tecelli ettiren hakimlerde ve din adamlarında bu görülmektedir. Bazı kimseler bu gücün getireceği kibirden korkup yakasız kıyafetler giyerek kendilerinin asla kesin doğruyu bilemeyeceğini, gerçek doğrunun sadece Rab tarafından  bilineceğini düşünürler. Yaka, şapkanın yaptığı gibi kapattığı boynu götürmez ama kalple beyin arasındaki damarı sıkıp bağı koparırsa kendince mantıklı ancak vicdandan yoksun kararlar vermeye sebep olabilir.


Bilgi veya yargının etkisi onu ifade eden sesin gürlüğüne bağlıdır. Sesin gür çıkması sağlam bir ciğere delalettir, sağlam ciğerse bedenin sağlıklı olması ile mümkündür. Genelde yargı ve bilgi sahipleri yalnız kalırlar ve yalnızlık soğuktur ki bu soğuğa herkes dayanamaz. Soğuk hem parazitlerin üremesini engeller hem de aşırıya kaçtığında yeni fikirlerin filizlerini dondurur. Bu tabi ki iyi birşey değildir, dengede tutulması gerekir. İnsanı soğuktan koruyan şey cekettir. Ceket insanın öz güvenidir, onu sıcak ve sağlıklı tutar. Ceket kalınlaştıkça insan ısınır, terler ve serinlemek için dahada yalnızlaşıncaya kadar etrafındaki herşeyi kırıp döker. Öz güveni  kalınlaşan insanlar eleştirileri, soğuklukları , kırgınlıkları ve hassasiyetleri duymaz, hissetmezler. Kendi fikir ve kararlarına o kadar bağlıdırlar ki en sonunda varolmak için diğerlerine ihtiyaç olmadığını,diğerlerinin ona muhtaç olduğunu düşünürler. Bu nedenle eşiyle kavga eden erkek "ceketimi alır giderim" diyebilirken devleti yönetenler "ceketini koysa kazanacağı" insanların varlığına inanır.

Biz sıradan insanların şapka ve dik yakayla  pek bağı olmadığını varsayarsak bizi bizden edecek tek şeyin ceket olduğunu görürüz. Bu ceketi Kul Ahmet gibi yeri geldiğinde toprağa göndermeyi öğrenebilirsek ne ala, aksi takdirde ceketin kolları uzayıp bizi sarı verir. E hiçbir bilgi ve kendi vicdanını dayanak alan kararı olmayan böylesine öz güven sahibi insana da deli denir.

21 Ocak 2014 Salı

Oyuncak Asker

Herşeyiyle kusursuz bir taklitti vitrinde duran oyuncak komutan
emrindeki sayısız oyuncak asker raflarda diziliydi
yanı başında onu sevinçle alkışlayan maymunlar
ve korkusundan  taş kesilmiş biblolar vardı
....

4 Ocak 2014 Cumartesi

Yeni'den

Geçmişten gelen bir nota..
dalıp gittim,
uyandım.
Pis kokan çöpler içinde
baktığımda gözlerimi ışıldatan şey neydi?
Sen, her gece neyin hayaliyle yastığa baş koyardın?
Geçen bunca vakte rağmen
hala kulağında seslerle uyuyan sen,
yeminlerini yazdığın kağıtları yakınca
yeminler geçersiz mi sandın?

Senin için dövülmüş soğuk metal
senin övdüğün hayallerin için duruyor işte
Esirgediğin her an için bir sonraki ana söz vermen niye?
Bu göğsünde kabaran acı, adalet...
Huzursuzluğun, sana biçtiği diyet...
Işığı ve kapıyı kapatıp uyuman lazım, uyanmak için..

Bahanesiz, korkusuz bir sabaha uyanman gerek...
Önünde sürüdüğün çöp arabasından daha kötü değildi
ki o zaman insanların gözüne bakma cesaretin vardı
Şimdi bir tek notada çözülebilecekken susman neden?

Yazamayacak hale gelebileceğini gördü zaman