Mağara insanlarından binlerce yıl sonra kendi ülkesini savunmak için kısıtlı imkanlarla mücadele veren Anadolu köylüsü de yakınma ve sızlanmanın hatta dünya devletlerine dert anlatmanın işe yaramayacağını bildiği için girişti kendi başına kurtuluş mücadelesine. Evini, bahçesini, köyünü, şehrini savunurken içinde bulunduğu zorlukları düşünüp göz yaşı dökmüyordu. Cepheden taarruza kalkan asker elindeki süngülü tüfekle karşısında dakikada bilmem kaç kurşun atan makineye karşı direnmenin mümkün olmadığını bilmiyor muydu? Bu zor durumu düşünüp olduğu yerde merhamet bekleseydi, zaferini armağan edeceği bir nesli olabilir miydi?
Daha 90 yıl önce iki atom bombasıyla tüm insanları ölüme ve hastalığa mahkum edilmiş bir ülke bugün en kötü ekonomiye sahip olsa, garipser miydik? O ülke lideri tüm platformlara davet edilip yaşadığı acizyeti anlatması ve merhamet dilemesi istenecek,bu durum acı fetişi insanları zevke getirecekti. Öyle olmadı, ülke sil baştan kuruldu, yetmedi depremle de mücadele etmeyi öğrendi hatta mutfağını pazarladı dünyaya. Küçük bir ada ülkesi şuan her alanda dünyanın ileri seviye ülkeleri arasında.
Günümüzde ise dünya anlayış açısından ikiye ayrılıyor. Tükenen kaynaklar, değişen mevsimler, doğal felaketlere rağmen teknolojisi ile başka gezegenlerde yaşamayı planlayan ülkeler ile en ufak şeyde yana yakıla destek arayan ülkeler. İlk guruptakiler aciziyetlerini gizleme, güçlü görünme hevesiyle kibir yumağı haline gelmişken ikinci guruptakiler mağduriyetin getirdiği küçük hediyeler yüzünden giderek acı çekmeyi seven bir toplum haline geldi. İkisini zıt kutuplara çeken anlayışları sayesinde dünya için bu iki guruptaki ülkelerin birbirleriyle savaşmaları sorun olmaktan çıktı. Artık haberlerde daha çok aynı anlayıştaki ülkelerin birbirleriyle mücadelesini izliyoruz.
Bu ayrımı tüm dünya lehine dengeye getirecek ve toplumlardaki aşırılıkları iyileştirecek yegane kavram adalettir. Bu yüzden Tanrı belirli dönemlerde bu duyguyu topluma aşılamaya gerek görmüş ve bunu da elçileri aracılığıyla yapmıştır. Son aşıdan sonra maalesef çıkar, kin, zalimlik, bencillik hastalıklarına olan bağışıklığımızı kaybettik.. Bu hastalıkların kol gezdiği ortamda adaletin hasta yatağından kalkması mümkün mü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder