İnsan algılarının esiridir. Bu gerçeği hepimiz yalan söylerken kullanıyoruz. Bu algılar hayatınızda çok derin yaralar açarken yine aynı algılar bu yaraları sihirli bir şekilde kamufle edebilir, bu algıların oyununda herşeyin mümkün olduğunu anlamak için beynin onun elinde olduğunu ve beynin bunu çözecek tek yapı olduğunu bilmek yeterli. Bazen algıları ihtiyaçlarımız saptırır, bazen baskılar bazense kendiliğinden sapar, anlamayız.
Algılar düşünmediğimiz, düşünmeye gelmeyen şeylerdir genelde. "Kırmızı rengi seviyorum." diyen birisine "Neden?" diye sorduğumuzda bunu açıklamak için bir çok şey söyleyecektir. İşte bütün o söyleyecekleri şeyler bilmediği algı kavramına uygun gördüğü maskelerdir, evet bazen algılar yüzüne bakılmayacak kadar çirkindirler. Günlük hayatımızda otomatik yürüyen işlerde algıyı daha iyi anlayabiliriz. Yere düşen para sesi, sıkıcı bir dersi bitiren zil sesi, beyaz önlüklü bir doktor,sade kahve, soğuk beton ,asfalttan fırlayan gelincik, gölde yüzen bir kırmızı zürafa, duraktan yolcu alan akbil kullanılabilir bir gergedan... Bunların bazıları günlük hayattan aşina olduğumuz şeyler bazıları ise "Nasıl yani?" diye garipsenecek durumlar. Rüyalarda gördüklerimiz, ne kadar imkansız olursa olsun bize gayet doğal geliyor rüyadayken; bu bize güvendiğimiz beynin açık arka kapsını gösteriyor. Biz bu kapıdan kırmızı zürafayı da, yolcu alan gergedanıda öyle rahatça geçiririz ki bunlar günlük hayatımızın sıradan bir parçasıymış gibi gelir.
Bilim adamları,avukatlar, pskiyatrlar, istihbarat birimleri son yüzyılda bu kavrama o kadar çok önem veriyor ve onunla öyle işler başarıyorlar ki; bunun sonucu işte bizleriz. Çok güvendiğimiz beynimiz maalesef söz konusu algılar olunca savunmasız hale geliyor. Beyin kötü yada iyi eller içinde herşey olmaya hazır.. çağımıızn bilim toplumu olmasında en büyük katkı bu keşfe aittir. İnsanları önce alıştırmak, sona mamulü zerk etmek suretiyle hiç şaşırmadan bir çok şeyi kabul ediyoruz. Aslına bakarsanız yeterince vakit verilirse insanlığın bu açık kapıları kullanarak "Mesih" i bile getirebileckelrini ve milyonlarca insanın ona biat ettireceğini düşünmek saçma olmaz. Elbette bu oyuna kanmayan beyinler olacaktır, onlar "isyan eden ruhlar" olarak zaten diğerleri elinde yok olacaktır.
Karşıdaki kişinin "karakter analizini" onun söylediklerine göre çıkarmak isterseniz bu sizi çokça yanıltabilir. soruları ne kadar özenle hazırlarsanız hazırlayın ölçmek istediğiniz özellikle ilişkilendirmeniz gerekecek ve bu da karşıdaki kişiye özellik derecesiyle oynama fırsatı verecek. Ama algılara bağlı çıkarılacak bir "karakter tayfı" bu hatayı ortadan kaldırabilir. Kişinin karşısına konulacak alakasız resimler, nesneler, izletilen filmler... Bütün bu şeylerde asla belirgin özelliğe bağlı kalmadan düşünmesini istemek. İşte o kişinin algı kapısını açacak şey ve o kapıdan hiç bir koruma, gizlemeye takılmadan girebileceğiniz beyin! Bunu işin uzmanları çok iyi kullanıyordur. Başta da söyledim bizlerde yalan söylerken olayların, durumların "algılanması" konusunda küçük bir hile yapıyoruz ve sonuçta başarırsak kişi olayı bizim istediğimizgibi algılıyor.
Günümüzde yapılan en büyük hata olaylara, nesnelere, yeniliklere alıcı gözle sorgulamadan bakmamız. Oysa bugün kullanılan bir çok ürün ve ortaya çıkan bir çok yenilikte asırlardır süre gelen akımların propagandası yapılıyor. Beynimize tam da yukarıda bahsettiğim gibi hiç alakası olmayan bir nesne/olay üzerinde algı kapılarından sorunsuz geçerek yerleşen düşünceler var. Bilmem okuyan var mıdır Ömer Seyfettin'in "Kütük" adlı hikayesi tam da bu şekilde bir olaydır. Birileri sizle hiç boy ölçüşmeden, size hiç bir güç göstermeden yada kullanmadan büyüklüğünü, yenilmezliğini kalıcı şekilde kavratabilir. Algılar kişileri esir alır, çünkü o beynin dış dünyadan ham veriler aldığı (yada ham sandığı veriler) güvenliksiz kapıdır.
İzlediğiniz filmlerde karakterin giyidiklerine, evlerin duvarlarındaki resimlere, sıradan basit kelimelere bile dikkat ederseniz ya da teknoloji harikası ürünlere, onların sizi yönlendirdiği fikirlere, düşüncelere birazcık daha dikkat ayırarak bakarsanız, belki sizde algının nelere kadir olduğunu anlarsınız.
Hayatta herkersin öyle yada böyle ilizyonist olduğu bir durum vardır. Ama bazıları bir iki insanla yetinmeyip tüm dünyayı kandırıp "Tanrı" olduğunu idda edebilir. İşte o zaman aklı başında olan bizler onun cennetinden kovulmakla ödüllendirileceğiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder