4 Temmuz 2008 Cuma

Mavi Adam


Not: Kişiler, olaylar ve konuşmalara tamamen hayal ürünüdür.




Elindeki sigara çoktan sönmüştü. Kafasındaki dumanlı düşünce içinde dalıp gitmişti.. Koridordaki koşuşturmalarla birlikte toparladı kendini, az sonra kapı açıldı ve kadim dostu karşısındaydı. Yüzünden okuduğu kadarıyla haberler iyi değildi, karşısındaki koltuğa ağır ağır oturdu. Gözlerine bakamıyordu, yere bakarak konuştu;

"Olmayacak.. Eğer sen böyle güvenmeye devam edersen... Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum, görmüyor musun alışık değiller buna!"

Gözleri penceredeydi, arkadaşına doğru döndü;

"İşte şimdi yalnızım... Sen bile beni anlamıyorsan... Bu olmak zorunda, buna alışmak zorundalar. Ben bunca zahmeti boşa çekmedim."

Ayağa kalkıp bu yalnız deve bir kez daha baktı, bu düşüncelerden vazgeçecek gibi görünmüyordu o halde ne yapmaya çalıştığını daha açık anlatmalıydı;

"Şuan bile her yerde senin sonunu konuşuyorlar, senden sonrası kolaymış. Hatta... Hatta senin ölümünü bile planlamışlar. Kurduğun bu düzen için bu halk yetersiz. Gel bir süre daha erteleyelim bu işi..."

"Ne olacak İsmet? Ben ölmeyecek miyim? Bu halk biranda hazır mı olacak? Sen ve ben bu koltuklarda oturdukça mı olacak bunlar yoksa biz bu koltuklara daha çok oturalım diye mi?"

Sesi yükselmiş, bakışları sertleşmişti. Ortamı yumuşatmak için uygun değildi İsmet Bey’in yapısı. O geri çekilecek, peki efendim diyecek bir adam değildi ve diretti;

"Bana araştır dedin araştırdım ve senden sonra olacaklar bu dosyada! Sen halkını yalnız bırakıyorsun! Sen bu halkın meclisini bu halka ezilmeyi hak görenlerle paylaşın diyorsun Kemal! Hâlbuki biraz daha vakit versen, cumhuriyet talebelerini mezun etse... Onlarla başlasa bu yeni dönem. Kemal... Sen ve getirdiklerin tehlikede!"

"Ben ve getirdiklerim öyle mi? Daha sen sahiplenmemişsin bu devrimleri, halktan ne bekliyorsun? Ben mühim değilim ama size rağmen bu devrimlerin yok olacağını duymak üzücü. Ne olursa olsun, bu meclis milletin olacak, kendi hakkındaki kararı millet verecek."

Dünyayı mavi bakan bir adam için özgürlüğün sınırı yoktu, her ne sona mal olursa olsun. İsmet Bey dosyayı masaya bıraktı ve odadan çıktı.

"Yalnız adamım, gerçekten yalnızım…" diye düşündü

Az sonra telefona uzandı numarayı çevirdi..

" Kemal görüşmemiz gerek. İsmet dosyayı getirdi... O adresi biliyorum, orda görüşelim."

Doğruldu ve bir sigara daha yaktı. Tüm dostları cumhuriyetin ömrünü onun ömrüne denk görüyorlardı. Milleti idarenin temelinde millete güvenmek vardır ki ondan sonra devletin bekası için açık bir alan yaratılabilsin.

Saat: 19.00 Ankara, bir yer:

Mustafa Kemal içeri girdiğinde Kemal Bey sigarasını söndürüyordu, ayağa kalktı önünü ilikledi ve Mustafa Kemal'i selamladı. Mustafa kemal hızlıca konuya girmeye niyetliydi:

"İşte bunlar, yeni partiyi kurmaya aday kişiler. Ben bu partinin kurulması taraftarıyım. Nekadar yol almışız görelim."

"Siz bilirsiniz paşam, bu isimlerin hepsinin düşünceleri malumunuz. Ancak bizden istediğiniz başka bir şey varsa..."

"Aslına bakarsan var, bana karşı bilinen bir suikast planı var mı?"



"Bir değil, birçok plan var ama hepsi hakkında bilgi sahibiyiz merak etmeyin efendim."



"Bilgi sahibi olduklarınız zaten gerçekleşmeyecek olanlardır kanaatimce, esas büyük plandan uzak tutmak için, siz yinede daha dikkatli olun. Bu dosyadaki kişilerin başına kesinlikle bir şey gelmesin istiyorum. Bunun bedeli bu cumhuriyet için ağır olur"



"Emredersiniz efendim. "

Mustafa Kemal, küçük işleri hallettikten sonra büyük bir plandan bahsetme için Kemal Bey'e yaklaştı;

"Öyle yada böyle bir gün öleceğim, bundan korkum yok. Korkum bu milletin kendine güvendiğini göremeden ölmek. Sen ve oluşumun kesinlikle bunu sağlayacaksınız. Her ne olursa olsun bu millet kendine değer verildiğini hissedecek. Ancak o zaman iyinin ve kötünün ayrımını yapabilecek akılcı düzeye erişebilir."

"Paşam dış güçlerin ajan faaliyetleriyle bu tür fırsatları kaçırmayacağı kesin. Bu plan ileride bizim dahi mani olamayacağımız bir sona doğru ülkeyi sürükleyebilir. Sizden sonra bu dengeyi gözetebilecek birinin başa gelmesi sadece şans."

"Her şeyi planlayacağız. Belirli işaret taşlarımız olacak, her geriye düşüşümüzde ona göre bir stratejimiz olacak. Mühim olan şimdiki gençleri tam anlamıyla kazanabilmek, onlar arkamızda oldukça bu ülke kolay kolay o eski tuzaklara düşmez. Ben gidişata göre işaret taşlarını ve yapılacakları sıraladım, ilk geriye düşüşte Cumhuriyet ve getirileri koruma altına alınacak..."


Mustafa Kemal elindeki dosyayı masaya bıraktı, cebinden tabakasını çıkarıp bir sigara yaktı.

"Gördüğün gibi, ben öldükten sonrada hiçbir şey değişmeyecek. Bu ülke yağmalanmayı, talanı ve ezilmeyi ancak kendine güvenle aşabilir. Siz gücünüz yettiğince bunun olmasını sağlayacaksınız ve bunu aleni değil büyük bir gizlilikle yapacaksınız."

"Paşam neden geri çekiliyoruz? Niçin bu kadar hoşgörülü olmak zorundayız?"

"Dedim ya Kemal, bu ülke Mustafa Kemal'e değil kendine güvenmeyi öğrendiği zaman gerçekten hür olur."

Ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdü. Elindeki sigarayı unutmuş gibiydi, dalgın gözlerle dışarıyı izlerken birden Kemal bey'e döndü;

"Kemal; İsmet eğer benden sonra bu plana ters davranırsa onu durdurun. Bu devrim halkın devrimi, halk yaşatmalı ki anlamı olsun. bizler birer diktatör değiliz. İsmette kontrol isteğini pek fazlaca görüyorum."

"Emriniz olur paşam. Umarım güveninizi boşa çıkarmayız."


"Benim en büyük güvencem gençler. Onlar bu ülkeyi sevip, haklarının kıymetini bildikçe kimse bu ülkeyi başka ülkelerin boyunduruğuna sokamaz. Lakin bu uğurda pek çok kayıp olacağı kanaatindeyim, bunların hepsi kurtuluşumuzu dayandırdığımız savaşın bir parçası. Bana göre Türk milleti hiçbir zaman yok olmaya mahkûm değildir; her millet kendi layığını bulur sonunda. Bizimde çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmamız pek uzak bir hedef değil."


Bu gizli görüşme sonrası Mustafa Kemal köşke doğru yola çıktı. Kemal Bey dosyalarla birlikte bir daha hiçbir şekilde ortaya çıkmamak üzere odadan ayrıldı. Bu dosyalar ev içindeki bilgiler Türkiye Cumhuriyetinde Atatürk'ten sonrasını içeren ilk belgelerdir. Uzunca bir zaman Mustafa Kemal'in işaret noktaları bu ülkenin ayakta durması için gerekli müdahalelerin yapılmasına olanak vermiştir. Dosyada son işaret noktası ve bu son işaret noktasında yapılacaklar neydi, ne düşünülmüştü bilinmiyor.

Ama günümüzdeki şu çıkmazı görünce akla son müdahalenin ne olabileceği gelmiyor mu? Hani hep sona bıraktığımız gücümüz...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazıyı nerden bulduysanız güzel bir anektod.
bu zamanlara kolay gelmediğimizin imzası.kolay olmadı her adımın hesabı yapıldı.şimdi kolay kolayda bir şey olmayacak :SS