22 Ağustos 2009 Cumartesi

TEDAVİ


Dışarda yüzlerce alternatifinin olması iş yerinde insanı pek rahatsız etmez;yada milyonlarca alternatifin varken oturduğun evi korumak için savaşmazsın.. Bu saydıklarım sadakati ve kaderi kendi elimizde olan şeylerdir. Sonuda elimizden kayıp gittiğinde yanacağımız tek şey aptallığımız olacaktır. Bunun gibi birçok şey sunabilirim; kumarda kaybedilen paradan küçük bir anahtarlığa kadar. Bunlar duygusu ve düşüncesi olmayan, bu yönlerden tamamen bize bağlı varlılardır. Sadakat böyle şeyler için anlamsız bir kelimedir hatta aptalcadır... Ama söz konusu bir insansa.. İnsana bir sürü çılgınlık yaptırabilecek bir noktaya sürüklenir bütün herşey. Sadakati önemsememek ya çok yüksek bir ruh halidir, yada varolanların en aşağısı... Ben ortadakilerden bahsedeceğim.


Doğduğumuz aileden başlayıp kurduğumuz aileye kadar bütün yaşamımızda bu tek kelime çok anlam taşır. hatta çoğu kişi için "güven"le eş anlamlıdır. Korumak için elimizden geleni yaparız ve onu övmekten biran vazgeçmeyiz. Kavgaların, tartışmaların eksik olmadığı, çiftlerin bütün gemişini yıktıkları ilişkilerde bile dimdik ayakta kalır bazen.

Bazense yıkılır.. Birbirine bağlı iki varlık arasına bir başka varlık girmiştir. Sadakati güvenle eşleştirdiğimiz gibi sadakatsizliğide ihanetle eşleştiririz çoğumuz. Güven kelimesi yara alır, ihanete uğrayan her insan bundan sonra bir adım daha geriden başlar. ÇÜnkü hayatında sahip olduğu en önemli şeyi bir başkasıyla paylaşmıştır bir süre,kendinden sonra gelen biriyle... İhanete sebep ne olursa olsun bu bir insanın karşılaşacağı en büyük zorluklardan biridir. İlk başta yüzleşeceği şey yaşadıklarının yalan olduğudur. Sonrası cinayetten travmaya kadar geniş bir yelpazeye yayılan atlatma süreci.. Terkedilen olmak insana acı verir. Bu acı her acı gibi tedaviyi gerektirir. Tedavi nedir?


Klasik bir sözdür: Aptallar insanları, akıllılar olayları, dahiler düşünceleri konuşur. Tedavi ilk başta insanın kendiyle iletişim kurmasıyla başlar. İhanet eden bir sevgiliyi değil, ihanete uğramasını değil, ihanete giden yolu yavaş yavaş adımlar. Bu yol kendi evinin kapsında başlar, kapıdan çıkarken güvendiği, huzur bulduğu, dinlendiği, doyduğu birçok şeyi geride bıraktığını düşünmesi gerekir. Sonra yolda yürümeye başlar, gelip geçen insanlarla birlikte... Kenarda büfeler, lokantalar, oteller... karşılığını verdiğiniz sürece size sonsuza kadar hizmet verecek güler yüzler... On liralık hesabı olan bir masa ile 300 liralık hesabı olan masalar elbetetki farklı karşılanacak ve farklı uğurlanacaktır. Daha fazlasını veren müşteriye yakın ilgi gösteren ve daha sonra önüne nihayet yemeğini getiren garson bir insandır.İhanet etmiş midir? Önüne gelen yemeğe ahçı bir emek harcamıştır, yemeği yiyerek aslında birşeyler paylaştığını düşünür mü? Ahçının emeğini ayakta tutan ödenen hesaptır. Paylaşılan birşeyler olduğu ortada.. Hesabı fazlasıyla ödeyen birinin farklı hizmet görmesi garipsenemez, kimse ihanet gibi aptalca bir kelime kullanmaz..

Yola devam eder, eğlence kulüpleri dizilmiştir... İçerde sarhoş ve terli bir sürü beden vardır. Burda biran olsun dünyayı toz pembe gösterecek şişler mevcuttur. İçeri girip bu guruba katılır, iyi bi dans ve bakılabilir bir yüz sarhoş bakan birçok bedenle flörtün önünde engelleri kaldırır. Bu gecenin tadını çıkarmak için orda olan herkesten farkın birşeyi daha iyi yapabiliyor olmanadır. Orada para konuşmaz, yapabildiklerin konuşur... Azönce idareten takıldığı genci bırakıp bu iyi dans eden adama yanaşan güzel kız, bu müziği ve pisti paylaştığı, o gence ihanet etişmidir? Alkollü bir gecede herşeyi imkan dahilinde görebilen bu narin varlık için kariyerin, paranın, ahlaki kurallara verilen önemin veya inancın o esnada birer kıstas olabileceği söylenebilir mi? Oysa öğleyin saat 14:00'de onunla bir kafede görüşseniz size uzun uzun bunlardan bahsedecektir belki.. İşte bu gibi bazı durumlarda insanlar için daha iyi veya köü yoktur.. Anın verdiği zevk vardır.Bu yüzden pistte daldan dala gezmesi onu ihanetle suçlamak için hayli yetersiz bir sebeptir.

Fazla alkol almadan çıkar ve yoluna devam eder. Köşede bekleyen hayat kadınları yaptıkları işten büyük keyif alıyormuşcasına kahkaha atmaktadır. Bedeninden para kazanan bu insanlar için bedenini paylaşmak bir iştir... Zevk almazlar ve paran yoksa yakışıklılığının zerre önemi yoktur. Normal bir erkek bu tip ilişkilere ilgi göstermez. Çünkü yapılacak şeyin belli olması ve bundan ötesinin yaşanmayacağını bilmek olayı sıradanlaştırır. Oysa ilişkilerde zevk veren şey heyecandır. Onlar için sevişmek bir iş haline gelmiştir buda olayı ilişki olmaktan çıkarmıştır. Du donukluğun gölgesinde yinede onların heyecansızlığını göremeyecek kadar heyecanlı birkaç kişi bulacaklar, fakat bu kendisi olmaz...

Yolculuğun verdiği tecrübe ona, ihanete sebep biçebileceği herşeyi aslında günlük hayatta nekadar normal karşıladığını düşündürür. Şimdi bir otele gidebilir, orda televizyon izleyebilir, uyuyabilir yada gidip barda yarım bıraktığı eğlencesine devam edebilir... Bütün bu alternatiflere rağmen ayakları onu evine götürecektir. Kendini güvende hissettiği, tanıdığı, bildiği ve hepsinden öte alıştığı yere.. İşte bu ona ilişkinin neden sac ayağına döndüğünüde açıklayacaktır.


Tekrar eve gelip oturur. Az önce dışarıda birçok kez ihanete uğrmış veya tanık olmuştur, tabi eğer ihanete sebep biçtiklerini normal hayatına göre yorumlarsa. Bütün bunları silip attığında. Yaşadıklarının yaşandığı anda gerçek olduğunu anlar, suçlamak yersizdir.

Öyleyse içini acıtan bu şey de nedir? Bütün bu saçma düşüncelerle neyi gizlemeye çalışmaktadır? İnsan hayatı bir sürü bilinçsiz kavramla donatılmış fakat o bütün bunları kontrol etmekte, anlamlandırmakta yetersiz kalmıştır. Elbetteki içini acıtan gerçek; kendi aptallığının farkına varmasıdır.