20 Haziran 2010 Pazar

İskele


Gelebileceğim en uç yerdeyim..
tek bir adım dahi atamam.

biliyor musun,
aşagı bakınca ne görüyorum?

kendimi defalarca bıraktım buradan..
o soğukluğu defalarca hissettim
düştüğüm yerdeki havasızlığı
sessizliği..
çırpınışlarımı..
titreyerek ve koşarak kaçtığımda
hep tamam dedim
tamam bu sefer kendimden geçtim..

defalarca koşarak geldim bu uca
aşağı baktığımda
işte yine orda..

artık bir adım atmamaya yeminliyim
korkuyorum, birgün bir felaket olacak
içinden çıkılmaz bir hal..
nefessiz ve sessiz..
boşa çırpınışlar...
kendimde asılı kalacak ruh
teslim etmeden öleceğim.

Bu durduğum yer eski bir iskele
hep en ucuna kadar koştum
aşağıda kendimi gördüm, yukarı bakarken
tutup çekmek istediğim her an
kendime düştüm..
dünyadan koptum, içimdeki sessizliği duydum
kıyıya titreyerek çıktım
ağladım.

Şimdi yok o eski kendime düşkünlüğüm
denizin dibinide
kendi içimide iyice bilmekteyim.
en uçta, ufka bakar beklerim..
bir gemi gelip alacak..
katlı durur göğsümde
bembeyaz yelkenim..
hava açık
gel hadi..

7 Haziran 2010 Pazartesi

Bekleyiş

Tüfeğini doğrultup alnının ortasına bir çukur açmak için bekliyordu. Tek bir titreme, akan ter veya uçan sinek bu incecik dengeyi ölümden yana bozabilirdi. Bir mucize oldu, olması imkansız birşey... Aynı anda hem titredi vücut günahla, hem bu günahın verdiği zevkle terler döküldü birer birer ve bu kokuşmuş tabloya doluştu sinekler.

Sordu, "Dua etmek ister misin?"
Bu hazlı yok oluşta, kurtulmak istemek belkide hakaret etmeye denkti. Başını öne eğip bir iki şey mırıldanacak oldu, içi götürmedi. Kafasını hayır anlamında salladı. Bir mucize daha bekliyordu, mucizelerin her şeye gücünün yetceğini biliyordu da bir aklına söz geçirmeye yetmiyordu gücü. Ölümden beter olan bu bekleme anıydı, hem azapların en büyüğü. Gözlerini kapatıp "Uykusuzum, hastayım ve çok yol yürüdüm dedi." Tüfeği elinde tutmakta olan adam, camdan dışarı bakarak konuştu "Evet, atımda öyle". Bu söz üzerine "ama ben insanım" demeye utandı, üzerinde at sinekleri uçuşup konarken çok anlamsız gelecekti.

Yinede bir kurtuluş olduğuna emindi, onu merak edenlerin duaları, hiç değilse onların duaları, kendisini bulacak ve buradan hiç değilse yaralı olarak kurutlacaktı. Yaraları büyüterek ve muazzam bir savaşın eseriymiş gibi anlatacak, yaralar iyleşinceye kadar bu masalla avunacak ve avutacaktı. Sonuç yine aynı olacak ve başka bir borcun bedelini de yine böyle dizleri üzerinde kanamayı bekleyerek ödeyecekti.

Ölüm için geri sayım başlarken düşündüğü tek şey vardı "Bende bir attan fazla olan ne var?"


"Tanrı şahidimdir, eğer yaşarsam ilk iş nalların uğurundan vazgeçeceğim"

...

Devamı daha sonra

4 Haziran 2010 Cuma

Masal Toprakları



Sana hep bir masal anlatırdım,
hatırladın mı?
bir savaştan bahsediyordu, kanlı bir savaştan..
hani şaşırmıştın
sonunda kaharmanın düşman dost ayırdetmeden
bütün cansız bedenleri gömmesine.
O masalı ben uydurdum çocuk, kendi yaşadıklarımdan..
hayat dediğin dışta ve içte birçok cephe..
sana olduğu gibi anlatamazdım, anlamazdın.
İşte o savaşlı masalda benim anlatmak istediğim,
Öldürmenin kutsallığı değildi..
Yada zafer sarhoşluğu..
Kimsesi kalmayan Davud'un
herkesi tek tek gömecek kadar amaçsız kalması
yeterince acınası bir hal değil mi?
Öldürmek bir an
Ama karşında öylece duran kabrin azabı senelerce..


Sana masalı anlattığımda küçüktün,
şimdi toy bir delikanlısın..
Seni anlmadığımı idda edip duruyorsun..
Oysa aynı cephede kanter içinde görüyorum seni..
Masaldaki Davud kılıç,kargı kullanıyordu..
ben sözlerimi..
sen soğuk telefon mesajlarını..
Davud yalnız kaldı masalın sonunda..
Ben kucağımda seninle..
Sense bir küçük resimle..
Anlıyorum seni, sen kabul etmesende..


Çocuk değilsin, büyüdüğünü söylüyorsun..
Odanda karanlığın içinde sessizce ağlıyorsun..
Hıçkırıkların Davudun küreğinin toprağa vuruşunu andırıyor
birilerini gömüyorsun..
Oğlum, çok isterdim sana yapma demeyi..
dinlemeyceksin beni, biliyorum
Yüreğin toprağı çürütmez hiçbir eskiyi..
Birgün, bir çiçek edasıyla aklını başından alır..
İstersin ki bahçen onunla dolsun..
Kazarsın, ekmek için..
Kazdıkça açık gözleriyle eski bir yüz çıkar..
Anlarsın ki gerçekmiş ölümsüzlük, senin masal sandığın

O savaşlı masalda
Davud'un avuntusu güneşin gökte yükselişini görebilmekti
Güneşi doğuran periye söz vermişti. ..
Bense seni büyütmekle avundum..
Bu zaman içinde çok şey değişti elbet..
Ben cesetlerini yakan insanlar gördüm..
O zaman anladım Davud'la hatamızı
Kendimde yapabilirdim
ben, sana sakladım..
Oğlum..
Doldurma yüreğini cesetlerle,
Mezarlığın o soğuk kokusu içine sinmesin..
Yak gitsin ne varsa..
Elbet bir sağnak olacak bu yangından sonra..
Sen benim oğlumsun nihayetinde..
Göreceksin..
Sen istemeden yeni çiçekler bitecek..
Benle Davud'un masalı
Senin masalındaki kıvılcım olmaya hazır..
Göreceksin oğlum,
Seni anlıyorum..
Göreceksin beni..
kendinle aynı cephede..