İnsanın düşünce gelişimine baktığınızda bu gelişimi takip edemeyen toplulukların açıklarını şiddetle kapattığını görürüz. Düşünen adamın zekasına karşı şiddet daima bir sınır olarak konulmuş ve bu sayede insanlık tarihinin hızlı gelişimine bir ayar verilmiş. Tarihin zorba kralları ve aşırı otoriter liderleri karşılaştıkları ani güçlü fikirlere karşı son sözlerini bu şekilde açıklamayı uygun görmüşlerdir. Tabi devletin sahibi de olsanız bu güçlü fikirlere öfkenizi haklı bir nedene dayandırıp halkın desteğini almazsanız bu hamle sizin sonunuzu getiren bir adım olabilir.Öyleyse ne olmalı? Halka bu fikir ve düşünceleri kendinizce açıklamalısınız ki bu halk fikre kapılmak şöyle dursun aksine bu yeni fikre karşı öfkelensin. Bunun için çok düşünmeye gerek yok; çünkü fikrin "yeni" olması durumu zaten sizin lehinize bir avantaja dönüştürüyor. Bu avantaj sayesinde alıştıkları düzen çok kötü olasa da çoğu insanın yenilerin belirsizliğine olan soğukluğunu kullanarak yeni fikir filizlerini dondurabilirsiniz. Bizim gibi dünyanın büyük bir kısmı değişmeyi, yeni fikirleri çabucak kabullenmez, altında bir bit yeniği arar. Bu da düzeni korumaya çalışanlar için uygun bir senaryo konusu olur.
Şiddet uzun süre yönetimde kalmayı düşünen bir lider için çabucak kullanılacak bir silah olmamalı, dahası bu silahı bizzat kullanan kişi de kendisi olamamalı.Zeki bir lider ya da zeki danışmanlara sahip bir kişi bu yeni fikirlere olan öfkesini öncelikle halkın öfkesi haline getirmeli. Halk öfkelendikçe de adaletini göstermek için yeni fikrin sahiplerini dostça uyaran biri gibi olaya girmeli. Bu şekilde bir yol izleyen lider halkını iyi tanıyan bir lider imajı çizdiği gibi farklı görüşlere hoşgörülü olduğunu da düşündürür. Bu bahsettiğim yöntem tarihte bir çok kez uygulanmış diplomasi dehalarının satranç oyunudur. Peki yeni fikir sahipleri bu görüşlerinden vazgeçecekler mi? Hayır, ama asla toplumun geneline hitap etme şansı yakalayamayacaklar. Bu yöntemin diğer bir artısı başka yeni fikirler için motivasyonu düşürmesi, kişileri halkı kazanma konusunda umutsuzluğa itmesi.
İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri de korunmadır. Korunma ihtiyacının içine fiziksel varlığı girdiği kadar ruhsal ve manevi varlığı da girer. Ortaya atılan fikirlerin bunlardan birini değiştirme niyeti toplumun onu reddetmesi için yeterlidir. İşte bilim insanlarının ve filozofların halk tarafından pek candan sevilmemesinin nedeni bu potansiyeli taşımalarıdı. Şiddet değimiz kavram fikir olarak alt edilemeyen bu insanların toplumla uyumlu hareket etmeleri için kullanılan bir yoldur.
Şiddet; futbol kulübü için bağlılık, devlet için güç, halk için savunma, şirketler için ise muazzam bir pazardır. Şiddet zekanın ötesinde duygulara olan bağlılık ve adanmışlığın konuştuğu bir alandır. Bilgi ve duygularını sorgulayan, güçlü bağları olmayan insanların şiddetten yana pek şansları olmadığı ortada olduğu için bu tür alanlarda yenilgi onlar için kaçınılmazdır.
Toplum genelinde şiddetin var olması istenen bir durumdur, çünkü şiddet hem bir sosyal mühendislik aracı, hem bir koruma kalkanı hem de para makinesidir. Bu nedenle şiddet geninin bulunması onu yok edecekleri anlamına gelmiyor maalesef. Şu halde dünyaya baktığımızda o genin etkisini arttırmak için elinden geleni yapacak milyonlarca insan görebiliyorum. Olayın komik yanı, bütün her şeyi şiddetle susturulan bilim insanlarının yapacak olması.