Adem, Havva ve Şeytan...
Bugün dünyada sürdürdüğümüz yaşamın mesülleri ve özgür irademizi tescilleten kahramanlar. Keşke o elma yenmese, keşke hep cennette kalsaydık diye düşünen çok insan vardır. Tabi ki ben buna katılmıyorum. Eğer onlar o elmayı yemeseydi hiçbirimiz özgür irademizin farkına varmayacaktık. O elma sıradan bir meyva, bir besin maddesi iken nasıl bukadar kıymetli oluyor diye düşündüm. Yüceliğinden ve bilgeliğinden şüphe duymadığımız Tanrı, insan üzerindeki kudretini böyle basit ve göstermelik bir testle mi sınar? Yoksa o elmayı insan mayası için tehlikeli gördüğü için midir bu yasak? Bütün melekleri önünde secde ettirecek kadar-Şeytan hariç- güvendiği, özgür irade ile donattığı ve kendi ruhundan üflediği bu yaratık bir elma ile değişebilir mi?
Elma besin olan bir meyva mı? Yoksa bu bir benzetme mi? Bütün melekler için önemsiz olduğu halde bütün meleklerden daha üstün sayılan insan için elma, cennetten kovulacak kadar zararlı mıydı? Bunların cevaplarını bulmak için olayın kahramanlarını tanımak lazım.
Şeytan; Bütün meleklerin secde ettiği insana secde etmeyerek kendisininde bir özgür iradesi olduğunu gösterdi. Onun bilge olduğunu düşündürüyor insana karşı bu tavrı; İnsan bünyesindeki zaafı bir elmayla ispatladı. İnsan için sarf ettiği bütün kötü durumları insan nesli yaşadı. Ama o bunu itaatsizlik ederek başarabildi yani isyan etti. Tanrının yarattığı bir varlığı Tanrıya anlattı ki bu Şeytan gibi bir melek için çok saçma bir davranıştı. Sonuçta iki kişinin günah işlemsine sebep oldu, Tanrı onu kıyamete dek günahlarla doyması için dünyaya savurdu.
Adem ile Havva; Onlar birbirinden habersiz iki kişiydiler. Saf ve cinsiyetsiz düşünen birer melek gibiler henüz. Mayalarında ozamana dek zehir gibi kırmızı bir kan eksik. Tanrı özgür iradeleri ile yepyeni bir uygarlık kurmaları için yarattı onları. Bu uygarlıkla kendi özgür iradesiyle -yani hiçbir zorlama olmadan- Tanrının varlığını ispatlayacaklardı. Mayaları böyle bir uygarlığı yaratmak için son derece müsaitti. Şimdi gelelim bu uygarlığı kurmak için gerekenlere yani;Akıl ve vücut. Bunlarda bir adım sonra verilecek insana. Yani şuana kadar insan, sadece Tanrının kendine verdikleriyle Tanrıyı ispatlayacaktı . Meleklerden farksızdı bu çeşit bir yaşam.
Sonra ne mi oldu? Elma ağacı... Tanrının bütün evreni ahenk içinde tutan elma ağacı. Meyvası insana yasak edilen elma ağacı... Tanrı özgür iradesi ile inancı arasında seçim yapmasını istedi insandan... YALAN! Tanrı özgür iradenle ve gerçeketen inanarak almanı istedi onu! Başka türlü bir işe yaramazdı. Peki ya Şeytan? günahı kadar sevmediği insana neden bu konuda yardım etti? Belkide Şeytan Tanrının istediğinden fazla zeki değildi... Belkide sırf zekası için insana secde etmeliydi Şeytan. Eğer Adem ile Hava o elmayı yemeseydi evren ve o elma ağacı varolmayacaktı, bizlerde tabi! Mayasına karışan alev kırmızı bir tat ile insan yaşamda ilk soluğunu aldı. O elma aşktı! Şeytanı yakan ve insanıda yakacağını düşünerek övgülerle sunduğu o meyva aşktı! Dünyayı, evreni aheng içinde tutan şey aşktı! Tanrının yalnızca inanarak almanı istediği ve aldığında meleklerden ayırdığı o kan kırmızı renk aşktı!
Ateşten yaratılan Şeytanı bile yakan aşk, insan etini kıprkırmızı kanla doldurdu. İnsan yandı! Ama insanda bu ateşi bedenden uzakta tutan bir kalp vardı Şeytandan farklı olarak. Sonuçta günah işleyen, insana kasteden Şeytan oldu, insan değil! Ama haklıydı bir konuda; aşk bize yaramadı. Şeytan haklıydı, acizdik, her nesilde onu günahlarımızla besledik. Ama aşk bizi biz yaptı. Aşktan öncesi melekten farksızdı. Aşk yeni Tanrılar yarattırdı insana, isyan ettirdi. Hatta kendini Tanrı zanneti kimileri. Buna rağmen aşkı kalpte tutan, bedeni yanmamış ve bir meleği bile Tanrıya isyan ettiren aşk vücuduna dağılmamış insanlar sürdürdü O'na inancı. Aşk kalpte ruhun içinde tutulmalı, cenneteki elma ağacı gibi herşeyden ayrı! Yoksa sadece tenlerde süzülen bir yeşil yılan gibi sıcak vücutlarda ısınan, sıcağı olamayan günah olur aşk! Oysa ruhu bu evrendeki herşey gibi o muhteşem ahnegin direği cennetteki elma ağacına bağlayan daldır aşk!
Şimdi damarlarındaki kana güvenip bir kadın için ölmeyi göze alıyorsan, onun için öldürüp onun için yaşıyorsan.. Sana aşkı anlattım koca bir sayfa; eğer hala sevişme sonrası biraz oslun soğuyan vücudun rahatlığını arıyorsan; .Bilki vücunda şarapla körükelenen aşk alevi birgün senin cehennemin olacak! Ne demiş Karacoğlan;
Cehennem yerinde hiç ateş yoktur,
Herkes ateşini kendi götürür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder