
"Benim için varolan varlıkların en yücesidir"
Söz belki sallama bir söz ama benim anlatmak istediğim şeyin kıyısından geçiyor. Kara Kaside'ye yazmaya başladığımda ilk amacım belirttiğim için "Övdüğümüz bütün güzelliklerin" düştüğü uçurumları göstermekti, bunu ne kadar başardım bilmiyorum ama bu konu bu amaca biraz uygun sanırım
Dünyanın yaradılışından beri var olan iyi kötü kavgası içersinde hep iyiyi savundum. İyinin kazanmasını istedim. Ama kötünün açık fikirliliğinin çoğu kez saygıyı hak ettiğini düşündüm. Ama eminim hiçbirimiz iyi ve kötüye tam olarak bir tanım getiremeyiz, yani evrenselleştirmek her kötü ve iyi için mümkün olmamakta. Bu tıpkı herkesin bir daire çizmesini istemek gibi bir şeydir. Kimi sadece kendi etrafına kimi sevdiklerinin kimi ise dünyayı saracak bir daire çizmek ister işte o dairelerin içinde kalanlar için yapılan herşey iyi o dairedekilere karşı yapılan her şey kötüdür diyebiliriz. Ama anlatmak istediğim bu değil bu iki kavramın arasındaki ilişki.
Zehir-Panzehir örneğini ele alalım. Zehirin varlığı panzehir ihtiyacını doğurmuş. Burada panzehirin var oluşu tamamen zehire bağlıdır. İyi için aynı şeyi düşünelim, eğer kötü olmasaydı iyi olabilir miydi? Madem kötünün kanda ilerleyişine karşı oluşturulmuş bu ilaç o zaman kötü olmadan iyi anlamsız ve gereksiz olacaktır. Hadi onu geçtim iyiyi doğuran düpedüz kötü olmuyor mu? Bakın buradan merhametin kökünü çıkarıyoruz: Kötüyle savaş ama onu öldürme! Neden? Çünkü o zaman iyilik gereksiz olacak.
Hani hiç bir kanıtı yok ortada ama biz tam tersini düşünelim birde. Yani iyinin yarattığı kötüyü... O zaman iyinin ulaştığı son noktada artık iki şansı vardı, ya kendine sn vermek ya da kendini yeniden gerekli kılmak. Kötünün var oluşu iyi ile sıkılmış insanlara heyecan ve mutluluk vaat ediyordu belki. İnsanlar bu mutluluğu ve heyecanı iyide bulamıyordu kuşkusuz ve kötü iyinin açtığı yollardan bütün evlere ve gönüllere girdi az çok. Bakın bu iyide yakaladığımız ikinci açık. İyi yetersiz ve gereksiz kalmasının yanı dışında açtığı güven yoluyla ardı sıra birçok kötünün de girmesine olanak sağlıyordu. Hırsızlıklar, öldürmeler, tecavüzler ve iftiralar hep bu "güven" yolunda keşfedilen kötülükler değil mi? Bakın bunlar görünen ve bilinenler toplum bilincinde sözlerle ifade edilemeyen daha nice benzer sorun yaratıyor bu duygu.
Birde ezeli birlikteliğe değinelim. Yani bağımsız bir iyi ve bağımsız bir kötü... Dünya barışı iyi bir temennidir. Ya da herkesin mutlu olmasını istemek... Bu mümkün mü? Hadi dünya barışını sağlamak zor ama mümkün diyelim, pek herkesin mutlu olduğu bir dünya? Herkes her şeyin "en iyisi"ni isterken hem de. İyi bize palavralar öğretiyor. iki yüzlü, yalancı bir insan olmak için muhtacız iyiye. Üstelik bu oyunun içinde dinde var. İki ordu Haçlı ve İslam orduları çarpışıyor. İkisi de inançları için ve ikisi de iyi bir amaçta öldüklerine emin. Kötü kim? Bu iyinin maskesinin düştüğü andır. İyi aslında toplumu düzene oturtmak ve köleleştirmek için uydurulmuş palavralar dizisidir. İyiler kötüyü öldürmez, çünkü kötü her zaman lazımdır iyi bir düzende. Ama kötü için böyle bir iki yüzlülük yoktur. Neden peki? Çünkü kötü tıpkı iyinin olması gerektiği gibi bireyseldir. Tek bir kişinin mutluluğu ve yaşaması için yollar arar, toplum tüm planların dışında bir araçtır.. İyi ise kötüye bu aracı sağlayan bir beyin yıkama makinesidir.
Bunlar bizim bildiğimiz iyi ve kötü kavramları tabi ve buna göre şuan ki iyi kadar zararlı bir kötü yok.
Peki, olması gereken haliyle iyi ve kötü? Gerçek bir iyi hareketleri ve davranışları sonucunda olumlu (başkaları tarafından kullanılabilir ve iş yarar) doneler çıkarandır. İyinin koyduğu kurallar genele değil bireye yöneliktir. Benim iyi olmam hayatımın girdi ve çıktılarını ayarlamamdan başka bir şey değil. Kötü ise sadece bu girdi ve çıktıları önemsememek tamamen benmerkezci düşünmektir.
Ben iyiyim diye kimse bana bir avuç akılsız ve tembel insanın sorumluluğunu yükleyemez bu iyilik değil. Beni toplum için köleleştirmekte iyilik değil!
"Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil"
İşte iyiliğin en kısa tanımı bu.
Söz belki sallama bir söz ama benim anlatmak istediğim şeyin kıyısından geçiyor. Kara Kaside'ye yazmaya başladığımda ilk amacım belirttiğim için "Övdüğümüz bütün güzelliklerin" düştüğü uçurumları göstermekti, bunu ne kadar başardım bilmiyorum ama bu konu bu amaca biraz uygun sanırım
Dünyanın yaradılışından beri var olan iyi kötü kavgası içersinde hep iyiyi savundum. İyinin kazanmasını istedim. Ama kötünün açık fikirliliğinin çoğu kez saygıyı hak ettiğini düşündüm. Ama eminim hiçbirimiz iyi ve kötüye tam olarak bir tanım getiremeyiz, yani evrenselleştirmek her kötü ve iyi için mümkün olmamakta. Bu tıpkı herkesin bir daire çizmesini istemek gibi bir şeydir. Kimi sadece kendi etrafına kimi sevdiklerinin kimi ise dünyayı saracak bir daire çizmek ister işte o dairelerin içinde kalanlar için yapılan herşey iyi o dairedekilere karşı yapılan her şey kötüdür diyebiliriz. Ama anlatmak istediğim bu değil bu iki kavramın arasındaki ilişki.
Zehir-Panzehir örneğini ele alalım. Zehirin varlığı panzehir ihtiyacını doğurmuş. Burada panzehirin var oluşu tamamen zehire bağlıdır. İyi için aynı şeyi düşünelim, eğer kötü olmasaydı iyi olabilir miydi? Madem kötünün kanda ilerleyişine karşı oluşturulmuş bu ilaç o zaman kötü olmadan iyi anlamsız ve gereksiz olacaktır. Hadi onu geçtim iyiyi doğuran düpedüz kötü olmuyor mu? Bakın buradan merhametin kökünü çıkarıyoruz: Kötüyle savaş ama onu öldürme! Neden? Çünkü o zaman iyilik gereksiz olacak.
Hani hiç bir kanıtı yok ortada ama biz tam tersini düşünelim birde. Yani iyinin yarattığı kötüyü... O zaman iyinin ulaştığı son noktada artık iki şansı vardı, ya kendine sn vermek ya da kendini yeniden gerekli kılmak. Kötünün var oluşu iyi ile sıkılmış insanlara heyecan ve mutluluk vaat ediyordu belki. İnsanlar bu mutluluğu ve heyecanı iyide bulamıyordu kuşkusuz ve kötü iyinin açtığı yollardan bütün evlere ve gönüllere girdi az çok. Bakın bu iyide yakaladığımız ikinci açık. İyi yetersiz ve gereksiz kalmasının yanı dışında açtığı güven yoluyla ardı sıra birçok kötünün de girmesine olanak sağlıyordu. Hırsızlıklar, öldürmeler, tecavüzler ve iftiralar hep bu "güven" yolunda keşfedilen kötülükler değil mi? Bakın bunlar görünen ve bilinenler toplum bilincinde sözlerle ifade edilemeyen daha nice benzer sorun yaratıyor bu duygu.
Birde ezeli birlikteliğe değinelim. Yani bağımsız bir iyi ve bağımsız bir kötü... Dünya barışı iyi bir temennidir. Ya da herkesin mutlu olmasını istemek... Bu mümkün mü? Hadi dünya barışını sağlamak zor ama mümkün diyelim, pek herkesin mutlu olduğu bir dünya? Herkes her şeyin "en iyisi"ni isterken hem de. İyi bize palavralar öğretiyor. iki yüzlü, yalancı bir insan olmak için muhtacız iyiye. Üstelik bu oyunun içinde dinde var. İki ordu Haçlı ve İslam orduları çarpışıyor. İkisi de inançları için ve ikisi de iyi bir amaçta öldüklerine emin. Kötü kim? Bu iyinin maskesinin düştüğü andır. İyi aslında toplumu düzene oturtmak ve köleleştirmek için uydurulmuş palavralar dizisidir. İyiler kötüyü öldürmez, çünkü kötü her zaman lazımdır iyi bir düzende. Ama kötü için böyle bir iki yüzlülük yoktur. Neden peki? Çünkü kötü tıpkı iyinin olması gerektiği gibi bireyseldir. Tek bir kişinin mutluluğu ve yaşaması için yollar arar, toplum tüm planların dışında bir araçtır.. İyi ise kötüye bu aracı sağlayan bir beyin yıkama makinesidir.
Bunlar bizim bildiğimiz iyi ve kötü kavramları tabi ve buna göre şuan ki iyi kadar zararlı bir kötü yok.
Peki, olması gereken haliyle iyi ve kötü? Gerçek bir iyi hareketleri ve davranışları sonucunda olumlu (başkaları tarafından kullanılabilir ve iş yarar) doneler çıkarandır. İyinin koyduğu kurallar genele değil bireye yöneliktir. Benim iyi olmam hayatımın girdi ve çıktılarını ayarlamamdan başka bir şey değil. Kötü ise sadece bu girdi ve çıktıları önemsememek tamamen benmerkezci düşünmektir.
Ben iyiyim diye kimse bana bir avuç akılsız ve tembel insanın sorumluluğunu yükleyemez bu iyilik değil. Beni toplum için köleleştirmekte iyilik değil!
"Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil"
İşte iyiliğin en kısa tanımı bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder