7 Kasım 2017 Salı

Islık

Her şeyin silinmeye, eskimeye  ve eksilmeye başladığı bir dönemi ömrün. Heyecanların beklenen ama hiç bir zaman beklendiği gibi olmayan filmler gibi gelip geçtiği bir anda, yeniden seni hafifçe ileri iten bir kuvvetin etkisinde çok önceleri sandığa kaldırdığın tüm "Ben her şeyi yapabilirim" cesaretini aynada üzerine tutup yeniden hayal kurarken buluyorsun kendini. Aslında bir süredir, belki de yaşla ilgili bir bunalım, eski hevesleri  karıştırıp bütün çürümüşlüğüne rağmen birşeyler oldurmaya çalışmasından belliydi içimdeki o sesin. Beni yere, göğe, dağa, taşa bağlayan bu sağlam zincirlerin sağır eden şıkırtısına dayanmak için kulaklarıma doldurduğum bütün o sesleri susturduğumda ne duydum? Zincirler susmuş.. Zincirler kopmuş.. Beni koruyan bu uysal köpek, sadakat, artık tamamen alışkanlıktan dolanıyor bu ömrün bakımsız bahçesinde.

Bazı yerler vardır, ömrün boyunca hep aynı kalsın istersin. Oraya gidip gördükçe büyüdüğünü hissedersin. Bir şeyin hiç değişmemesi aynı zamanda hiç yaşamadığı anlamına da gelmez mi? Yaşamak için bunca savaş veren insanın içi, böyle cansız parçaları nasıl kaldırır? O yüzden esen bu rüzgar, içime ektiğim koca yel değirmenlerini fırıl fırıl döndürürken ben "Öğütecek bir şeyim yok ki?"  kederine kapılmıyorum. Değirmenim var diyorum, yıllardır susuz bıraktığım heves tarlalarım var diyorum, daha yıllarım var diyorum.. Bu değirmenlerin kanatlarındaki oyuklara baktıkça içim acır, beni yeni hevesler ekmeye çağıran canavarlar sanıp çok kez mızrağımı savurdum. Bugün daha çok dönsün diye ıslığımda tutturduğum şarkının nefesi, karınca misali tarafımı gösteriyor..

Her şeyin silinmeye, eskimeye ve eksilmeye başladığı bir dönem dedim... Yıkımlar da olmalı, bu yaşıma kadar yıkmaya hiç cesaret edemedim. Ben hep "iyi" gördüğüm için, bozup yeniden yapmayı denemedim. Beni hayatımı kuracak kadar usta yapanlar her alanda yıkıntılar bırakanlar oldu. Şimdi ilk kez, kendi balyozumla kendi hayatımın karşısındayım. O kadar başım dönüyor ki, heves tarlalarının o şiirsi sesinden,  fırtınaları, kasırgaları hatta dondurucu soğukları bile hesap edemeden canımı yakacak ilk darbeyi vurmayı düşünüyorum. Ne olacak? Belki daha iyi olacak... 

Düşününce, hayatı mutlu olmadığın ve olmayacağın bir amaç için harcaman saçma değil mi? Kim kahraman ilan edecek beni? Dedim ya, inadına yükselen heves filizlerim var, susuz ve kıraç bıraktığım topraklarda. Zincirlerim kopmuş, ruhum dalgalanmış... Bahçemde alışkanlıktan dolaşıp duran bu uysal köpek neyi bekleyecek ki? Meyvesiz ağaçları mı? Saçma!

Ben tam ortasında dururken, ölümü diz üstünde ve ayakta bekleyenlerin, ellerimi gökyüzüne kaldırıp; verdiğim nefesi ıslığa, o ıslığı bir şarkıya döndüren bu güzel hisse şükrediyorum.

Bu hissi yaşamam lazımmış, yeniden yaşamaya bir sebep bulmak için.
Bu mevsim geçse bile, bir daha ki sefere hazır olmak için, şimdiden...

Hiç yorum yok: